Merdan Yanardağ ve Teğmen Çelebi niçin tutuklandı
Ergenekon Davasında 275 sanık
var.
Bu sanıkların her biriyle ilgili
en az beş altı iddia var.
Ayrıca her sanık hakkında
uygulamaya ilişkin çeşitli seçenekler var.
Kolaylıkla söylenebilir, bu dava
hükme bağlanırken oylanması gereken en az 2000 (iki bin) konu vardı. Bu 2000
(iki bin) konunun hepsinde kararların oybirliğiyle çıkması, dünya yargı
tarihinde görülmemiş bir olaydır. Yargıçların ya tornadan çıkmış olmaları
gerekir ya da robot olmaları. Usavurmalarının ve takdir yetkilerinin
bilgisayardan bir merkeze bağlı olması da bir başka olasılıktır.
Tek yargıç var
Hangi olasılığı kabul ederseniz
ediniz, bu davanın tek bir yargıcı olduğu apaçık ortadadır.
O tek yargıç da, yargıç değildir.
Başka deyişle hukuka göre karar vermiyor. Kemalist Devrimi yıkma programı, bu
davanın biricik hukukudur. Bunu birkaç gün önce E. Askerî Hakim Ümit Kardaş,
açıkça belirtti. Tayyip Erdoğan-Abdullah Gül rejiminin yeşil muhafızlarından
olan Ümit Bey, Ergenekon diye bir örgüt bulunmadığını kabul ediyor. Hükmün
Cumhuriyet Devrimine kesildiğini de açık yüreklilikle saptıyor. Nazlı Ilıcak da
eskiden beri bu görüştedir.
Ya Cumhuriyet olacaktır, ya da
Karşı-cumhuriyet. Hukuk, ya Cumhuriyetin hukukudur, ya da Karşı-cumhuriyetin.
Atatürk’ün hukuku ile Tayyip Erdoğanların hukuku karşı karşıyadır. Bunların
dışında veya üstünde bir hukuk yoktur. Bunların dışında ve üstünde bir Yargı
kurumlaşması da olamaz. Rejimler arasındaki savaş, aynı zamanda hukuklar
arasındaki savaştır. Saf yürekliler ise, tarihin dışında ve üstünde bir hukuk
hayâl ederler. Ümit Kardaşlar ve Nazlı Ilıcaklar, gerçekleri hatırlatıyorlar.
Suçumuzu Ümit Kardaş ve Nazlı
Ilıcak’tan öğrenelim
Ergenekon sanıklarının bazıları,
Cumhuriyet ile Karşı-cumhuriyetin ortak bir hukuku olmadığını anlamadılar veya
anlamazlıktan gelerek sözümona hukuk savaşı verdiler. Değerli dostumuz Prof.
Dr. Mehmet Haberal, o feryadı kitabının başlığına yazdı: “Suçum ne?”.
Biz dostlarımıza anlatamadık, ama
belki şimdi Ümit Kardaş ve Nazlı Ilıcak’tan suçlarının ne olduğunu
öğrenmişlerdir. Karşıdevrim diyor ki, biz sizin cumhuriyetinizi yıkıyoruz ve
uyguladığımız hukuk ve kurduğumuz özehl yargı da bununla ilgilidir.
Ey millet
Senin cumhuriyetini yıkıyorlar
Çok önemli, çünkü dostlarımızın
“suçum ne” feryatları, en sonunda kişinin kendisini kurtarma sorunuyla
ilgilidir. Ama millete “Senin cumhuriyetini yıkıyorlar, senin vatanını
parçalıyorlar, sana çağdaş yaşamı haram ediyorlar” diye hep birlikte
seslenseydik, toplumu çok daha erken harekete geçirirdik. Hep birlikte
yapamadık bunu.
Bazı arkadaşlar, bu davada
kendilerini acındırarak, “taş duvar kör pencere” edebiyatıyla bireysel kurtuluş
çareleri aradılar. Ve buna bağlı olarak da kendilerini hem dava sanıklarından
hem de milletin bütününden ayırdılar. ABD ve AB’ye göz kırpmak, bu anlayışın
uluslararası boyutuydu.
Tek yargıç, bunları kuşkusuz
izledi ve gördü. Mahkemede kim ne yaptı, nasıl tavır aldı, tutuklu ise uslanmış
mı, tutuksuz ise dışarıda neler yapıyor, bunu izledi. Ölçüler belli: Ümit
Kardaş’ın ve Nazlı Ilıcak’ın sözünü ettiği denektaşı.
Savaş meydanında verilen kararlar
Kararları bu açıdan
değerlendirirseniz, iki dakikada bir şaşırmazsınız ve “niçin” sorularından da kurtulur
ve mevziye girersiniz.
Verilen kararlar, savaş
meydanında verilen kararlardır. Yani hasım, oku hangi hedefe nişan alacağını,
mızrağı kimin böğrüne saplayacağını savaşın gereklerine göre belirliyor!
Karşılıklı cephelerde, bu savaşın
bitmediği saptaması yapılıyor. O nedenle kimi saf dışı bırakmalıyım sorusu,
savaş karargâhlarının önündeki sorudur.
Hedefteki Cumhuriyet
savaşçılarından örnekler
Merdan Yanardağ, hiç
tutuklanmamıştı. Ama “suçu”, iddianamede yazılanlar değildir. Yurt gazetesini
yönetti. Orada dik durdu, mücadele etti. Sistemin denetimindeki uydurma
“solcular” gibi Neoliberal takılmadı. Emekçinin vatanını savundu. Bayrak ile
bağımsızlık ve ekmek arasındaki ilişkinin bilincindeydi. Kemalist Devrim
kalesini savunmadan emekçi davasının başarıya ilerlemeyeceğini biliyordu.
Korkmadı, eğilmedi ve bükülmedi. Bunlardan daha âlâ tutuklama gerekçesi olur
mu?
Teğmen Mehmet Ali Çelebi, tahliye
edilmişti. Sade suya tirit bir savunma yapıp durumu idare edebilirdi. Ama o,
bütün orgenerallerimize örnek olacak bir savunma yaptı. Mustafa Kemal’in subayı
kimdir, bu vatanı hangi subay savunabilir, bu millet hangi komutana muhtaçtır,
bu soruların cevabını verdi. Savunması destan gibiydi ve bir tek Aydınlık’ta
birinci sayfa manşeti oldu. İşte size yeniden tutuklanma gerekçesi:
Hasan Ataman Yıldırım, vakur ve
dik durdu. Savunmasında, kendisini değil, Cumhuriyet Devrimini savundu. Dahası,
Alb. Hasan Atilla Uğur ile birlikte İşçi Partisi’ne üye olduğunu mahkemenin
yüzüne okudu. Müebbet hapis cezası o gün kesilmişti.
Alb. Fuat Selvi, savunmasına
“Sizin hükmünüzü tanımıyorum” diye bitirdi. Müebbetlikti. Böyle münasebetsiz
laflar etmese, altı yedi yıl alır ve çocuklarına kavuşurdu.
Tuğa. Alaattin Sevim,
savunmasında Cumhuriyet düşmanlarına meydan okudu ve oğullarının da denizci
olmalarını istediğini belirti. Sözlerini Nâzım Hikmet’in Denizci şiiriyle
bitirdi. Tahliye edilmemesinin gerekçelerini kendisi yazdı.
Adnan Türkkan, hiç
tutuklanmamıştı. Ama daha o Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmenliğini
üstlenirken, kendi mahkumiyet ve tutuklanma gerekçesini de kendi eliyle
yazmıştı. Çünkü Ulusal Kanal’ın kendisinden önceki dört Genel Yayın Yönetmeni
de tutuklanmıştı. Haziran Ayaklanmasında yaptığı yayınla tutuklanma
gerekçesinin altını çizdi.
Tunç Akkoç, hiç tutuklanmamıştı.
Ama İşçi Partisi’nin propaganda bürosunun başına geçmişti ve Haziran
Ayaklanmasının ateşini Edirne’den Kars’a kadar bütün yurda taşıdı. Boynunun
vurulması vacip olmuştu.
Patlamayan bombadan
Osman Yıldırım’a beraat diğer sanıklara
ağır ceza
Bakın Danıştay cinayetinden hüküm
giyip de, Osman Yıldırım gibi yalancı tanıklık yapmayı reddedenler de var.
Osman Yıldırım, o bomba patlamadı diye beraat ettirildi. Ama o patlamayan
bombalardan başka sanıklara hüküm verildi. Bir sanık için patlamayan bomba,
başka sanık için patlıyordu. Yalancı tanıklık yapsalar, şimdi Akdeniz
sahillerinde olacaklardı.
Daha çok örnek verebiliriz.
Ergenekon Davası sanıkları dik durmuşlardır. Cumhuriyet Devrimine siper
olmuşlardır. Kesilen cezalar, vatanseverliğe, millet fedailiğine ve onurlu
duruşa kesilmiştir.
Doğu Perinçek
Aydınlık/ROTA
0 comments
Write Down Your Responses