Açıklanan Ergenekon kararlarına köşe yazarları da tepkiliydi.




ERTUĞRUL ÖZKÖK (Hürriyet):
Her şeyi hesaplamıştım…
Bir şeyi unutmuşum. Dün bir “kırmızı pazartesi” olacaktı…
Yani herkesin beklediği, kimsenin şaşırmayacağı kararların açıklanacağı gün…
İşte onu hesaplamamışım…
Arada 10 saat fark var..
Telefon gece yarısı çalmaya başladı.
Kararlar yağıyordu.
-Şaşırdım mı…
Zerre kadar şaşırmadım.
Bir insanı beş sene içeride tutup, sonra beraat mı ettirecektin yani?
Hadi bize anlattın, el âleme ne diyecektin…
-Şaşırdım mı…
Zerre kadar şaşırmadım…
Çünkü bunların, insanlar daha içeri alınmadan, telefonları dinlenirken verilmiş kararlar olduğuna inanmaya başlamıştım.
Şimdi emin oldum.
Vicdan, adaletten elini çektimi…
Şaşırmamayı öğreniriz…
Çünkü arkamızda tarih, önümüzde yaşadıklarımız vardır.
Adalet gerçek hukuk devletinde şaşırtmaz. Hukukiliğini kaybetmiş devlette de şaşırtmaz.
Aradaki fark vicdandır, kanunlardır. Bir de özel yetkileri, özel misyona çevirmeyen bir adalet duygusudur…
///////////////////////////////////////////////
FATİH ALTAYLI (Habertürk):
Cumhuriyet tarihinin, en azından bizim tanık olduğumuz döneminin en önemli davası dün sonuçlandı.
Mahkeme heyeti kararını açıklamaya ve televizyonlar canlı yayında mahkûmiyetleri duyurmaya başlarken aklımda tek bir şey vardı.
“Keşke Ramazan Bayramı’ndan sonra kararları açıklasalardı.”
Bir hafta daha beklemek, 5 yıl sürmüş bir dava açısından çok şeyi değiştirmezdi, ama en azından hüküm giyenlerin aileleri bayram arifesinde böyle bir üzüntüye boğulmaz, Ramazan Bayramları “kara bayrama” dönüşmezdi.
İlk aklıma gelen bu oldu.
Sonrasında neler aklıma geldi.
Onları da aşağıda okuyabilirsiniz.
Üzüldüm
ERGENEKON davasını bir film ya da bir roman olarak düşünecek olursak…
Kitabın daha ortasına gelmeden, sonunun ne olacağını biliyorduk.
İddianame, yargılama, mütalaa ve karar aşamalarının tamamı hikâyenin sonunu zaten belli etmişti.
Şaşırmadık.
Yargılamaya değil…
Sonuca şaşırmadık.
///////////////////////////////////////////////////
UTKU ÇAKIRÖZER (Cumhuriyet):
… Beş yıllık dava sürecinde yaşanan usul tartışmaları karar oturumunda da bitmedi. Mahkeme heyeti sanık avukatlarının ısrarlı taleplerine rağmen söz hakkı vermeden kararları okumaya başladı. Bunun üzerine avukatlardan bazıları tepkilerini masaların üzerine çıkarak gösterdi.
İlk ağır ceza Hikmet Çiçek’e geldi:19 yıl.
Meslektaşımız Deniz Yıldırım’a 16 yıl
Ağır sağlık sorunları yaşayan Prof. Fatih Hilmioğlu’na 23 yıl.
Tutuksuz yargılanmasına karşın karar duruşmasına gelen Kemal Alemdaroğlu’na 15 yıl.
Prof. Mehmet Haberal 12 yıl.. Balbay 34 yıl.
Sonra da müebbetler. Hurşit Tolon, Tuncay Özkan, Dursun Çiçek, İlker Başbuğ ve diğerleri.
Yıldırım’ın tahliyesi ayaklandırdı
Ard arda gelen ağır kararların yarattığı ‘şok etkisi’ uzun süre etkisini korudu. Ta ki davanın en önemli ‘gizli tanığı’ Osman Yıldırım hakkındaki hüküm okunana kadar. Hakimlerin, Danıştay saldırısı ve Cumhuriyet Gazetesi’nin bombalanması gibi vahim iddiaları Ergenekon’a bağlayan tek ifadenin sahibi olan Yıldırım’ı kendi hakkındaki iddiaların tümünden birer birer beraat ettirişi sırasında tüm salon ayaktaydı. Alkışlayanlar, ıslıklayanlar, salonu terkedenler…
Yaptığı gizli tanıklıkla onlarca masum insanın hayatını karartan Yıldırım, karşılığını tahliye ile ödüllendirilerek aldı.
Yıldırım’a tahliye yolunu açan karara ilk tepkiyi Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ gösterdi. Kararların okunması tamamlanmadan ayağa kalkıp alkışlar arasında salonu terk etti.
////////////////////////////////////////////
AHMET HAKAN (Hürriyet):
Ergenekon kararları açıklandı. Ve açıklanır açıklanmaz herkes kendi hükümlüsünü alıp çekildi bir kenara.
Kararlar öyle iyi kurgulanmış ki… “Adalet zedelendi” diyen için de münasip hükümlü var, “Derin devlet tepelendi” diyen için de münasip hükümlü var.
İşte bakın: Birileri “Tuncay Özkan ne yaptı da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldı” diye soruyor. Başka birileri yanıt veriyor: “Veli Küçük’e odaklanırsan böyle şeyleri düşünmekten kurtulursun”.
İşte bakın: Birileri “Veli Küçük ceza aldı diye kimse üzülmemi beklemesin” diyor. Başka birileri yanıt veriyor: “İlker Başbuğ ne oluyor bu arada? Kurunun yanında yanan yaş mı?”
Bu arada… Bazı muhafazakârlarımız karar açıklanınca “Kemal Gürüz ve Fatih Hilmioğlu gibi rektörler başörtülülere çok çektirmişlerdi, şimdi onlar çeksin” diyorlar. Sanki adamlar cezayı “başörtülülere çok çektirmek” suçundan almışlar gibi…
Torba yasa gibi bir karar bu…
Torbada ne istersen var. Meşrebine, mizacına, partine, cemaatine, klanına, grubuna, vicdanına, ahlakına hangisi uygunsa onu alıyorsun. Ve bir anda haklı oluyorsun. Nasıl olsa torbaya elini adaleti aramak maksadıyla daldıran yok.
/////////////////////////////
MEHMET TEZKAN (Milliyet):
Türkiye’nin en derin, en politik, en tartışmalı, en karmaşık davası sonuçlandı..
Aslında sonuçlandı demek doğru değil.. Mahkeme topu Yargıtay’a attı dersek daha doğru olur..
Ne olduğuna bakalım..
Her şeyden önce, özel yetkili mahkeme Ergenekon’un terör örgütü olduğunu tescil etti..
Peki, bu örgüt ne yapmış?
Kaos ortamı oluşturarak darbe ortamı hazırlamaya çalışmış..
275’i de mi?
İşte orası muamma.. Vicdanları rahatsız eden de bu..
Bu sebeple kesilen cezalar içime sinmedi.. Çok ağır geldi.. Yok artık dedirtti.. Daha neler dedirtti..
Kim için derseniz.. Eski Genelkurmay Başkanı Başbuğ için derim..
Ne mi yapmıştı?
Genelkurmay Başkanı olduktan sonra faaliyet gösteren, kara propaganda yapan 20 internet sitesini kapatmış, üç tane legal site kurulmasını emretmişti…
O siteler faaliyete geçmedi..
Ceza; müebbet hapis..
O dönem karargâhta görev yapanlara 15 yıl, 20 yıl..
Acayip değil mi?
Tuncay’a müebbet de, Mustafa’ya 34 yıl da aynı..
Acayip..
Biliyorum, gerekçeli kararı görmeden değerlendirme yapmak doğru değil ama dava süreci de süreç değildi..
Çıkış noktasında öyle uzaklaştı ki; hedefinden öyle saptı ki; öyle hale getirildi ki; kararların ‘politik’ olmadığını söylemek imkânsız hale geldi..
*
Beş altı yıl önceye gidelim.. Ergenekon denilen soruşturmanın veya davanın ana konusu neydi?
Derin devlet.. Derin yapılanma..
Derin devletin kaos ortamı yaratması.. Yalan yanlış bilgilerle kitleleri ajite etmesi.. Askere davetiye çıkarması, müdahaleye ortam hazırlaması..
Peş peşe gelen gözaltı dalgalarının kapsamı buydu.. Zaman geçtikçe dava torbasının ağzı biraz daha açıldı, soruşturma alanı biraz daha genişletildi..
Muhalefet eden, muhalif duran herkesi kapsama alanına aldı..
Hatırlayın, bir dönem öyle bir korku saldı ki, insanlar ne olur ne olmaz diye telefonla konuşmamaya başladı; sosyal hayatını sıfırladı..
Mahalle bakkalı bile saat 05 sendromu yaşamaya başladı..
Kısaca, soruşturma makas değiştirdi; bir zihniyetle, bir dünya görüşüyle mücadeleye dönüştü..
Tutuklanmasını bile ağır bulduğumuz, tutuklanmasına bile anlam veremediğimiz insanlar dün müebbete mahkûm oldu.. 30 yıl, 20 yıl hapis yedi..
Bugün itibarıyla ana tablo budur..
Gerekçeli karar çıksın yine konuşuruz..

,

0 comments

Write Down Your Responses

About Me

Powered by Blogger.

Blog Archive