Sevra Baklacı yazdı: Sesimizi duyacaksınız!



Bu sefer durup seyretmeyecek, sesimizi çıkaracağız. İktidarda kalma adına komşu ülkeye savaş açıp ülkenin geleceğini tehlikeye atanlara, Ortadoğu coğrafyasını üç kuruşluk çıkarları için kan gölüne çevirenlere gerekli tepkiyi göstereceğiz... Eğer göstermezsek, olan bu güzel ülkeye ve halka olacak.

Sevra Baklacı - soL
Türkiye’deyim, Suriye’ye bu kez Türkiye’den bakıyorum… Medya, Suriye’ye karşı yürüttüğü yoğun savaş propagandasına devam ediyor... Türkiye’yi tarihsel bağlarının bulunduğu bir komşusuyla durduk yere kanlı bir boğazlaşmanın içine itmeye kalkan gazeteler, akıl almaz bir şekilde ABD’yi Suriye’yi işgal etmeye davet edip, onu gönülsüz olmakla suçlayacak kadar ileri giden manşetler atıyorlar.
Yandaş gazetelerin hepsinin benzer manşetlerle çıktığını görüyorum. Sanki iktidar partisinde sorumlu bir birim var ve günlük ulusal basında hangi haberlerin, hangi yorumlarla çıkacağını denetliyor, belli bir süzgeçten geçiriyor...
Gazetelerde durum böyleyken görsel medyada da farklı değil. Ana haber bültenlerinin haber sıralamaları bile aynı. Haberlerin bir yarısında bir başka kanalın haberlerine geçtiğinizde, aynı haberi hemen hemen aynı yorumla sunduklarını görüyorsunuz...
Haziran Direnişi’nde alanları dolduran yüzbinleri görmeyen medyanın Suriye konusunda da nasıl haber yaptığı artık tahmin edilebilir. Savaş çıksın diye var güçleriyle harcadıkları çaba çirkin ve utanç verici…
Suriye’de “muhaliflerin” elinde sarin gazının bulunduğuna dair bilirkişi raporlarına, Rusya’nın kimyasalları “muhaliflerin” kullandığına dair uydu görüntülerine, Birleşmiş Milletler yetkilisi Carla del Ponte’nin Suriye’deki şiddet olayları kurbanlarının ifadelerinin, muhaliflerin sinir gazı (sarin) kullandığını gösterdiğine ancak Suriye yönetiminin kimyasal silah kullandığına dair kanıt bulunmadığına yönelik açıklamalarına, Adana’da El Kaidelilerin üzerinde yakalanan sarin gazlarına ve TV kanallarının görüntülediği kimyasal silah üretilen kendilerine Özgür Suriye Ordusu adını veren grubun laboratuvarların varlığının herkesçe bilinmesine rağmen hâlâ “kimyasalı Esad kullandı” demek, insan aklıyla alay etmektir… Hem iktidar hem de medya bizlerle alay ediyor...
Başbakanı TV’lerde görmemenin imkanı yok. Kanalların birinde karşınıza çıkıyor mutlaka. Başbakan Tayyip Erdoğan bu kez canlı yayında ve ağlıyor. Onun ağlama sebebi tam olarak Suriye’de yapılan hesap hatası ve iktidarı kaybetme korkusu... O ağlamasın da kimler ağlasın… Her şeyi Devlet Başkanı Beşar Esad’ın gideceği hayaline göre planladı ve alternatifleri bile düşünmek istemedi. Esad gidecek dedi, gitmedi. Üç saatte Şam’a gireriz dedi, 3 yıl oldu giremedi. Emevi Camisi’nde namaz kılarız dedi, kılamadı. Kimyasalı Suriye ordusu kullandı dedi, muhaliflerin kullandığı ortaya çıktı.
Muhalifler kimyasal gaz kullanmış, hadi bakalım, verin cezalarını diyeceğim ama zaten kimyasalı da onlara veren sizsiniz... Suriye sorununun barışçıl bir şekilde çözülmesini engelleyenler de sizden başkası değil...
“Dünya yaşamak için tehlikeli bir yer; kötülük yapanlar yüzünden değil, durup seyreden ve onlara ses çıkarmayanlar yüzünden” der Einstein. Bu sefer durup seyretmeyecek, sesimizi çıkaracağız... Bugün 1 Eylül Dünya Barış Günü... İktidarda kalma adına komşu ülkeye savaş açıp ülkenin geleceğini tehlikeye atanlara, Ortadoğu coğrafyasını üç kuruşluk çıkarları için kan gölüne çevirenlere gerekli tepkiyi göstereceğiz... Eğer göstermezsek, olan bu güzel ülkeye ve halka olacak.

,

0 comments

Write Down Your Responses

About Me

Powered by Blogger.

Blog Archive