Bu yazıyı okuyan Kürtler "Yine AKP'nin oyununa getirildik" diyecek



 “Habur Kapısı” rezaletinden beri inatla yazıyorum. “Kürt Meselesi”ni çözmek için liderde “mangal gibi yürek olması lazım”, o yürek de Recep Tayyip Erdoğan’da yok!

RTE’de mangal gibi yürek olmadığı gibi meselenin çözülmesi için elinde herhangi bir hedef/program/proje de yok!
RTE ikili oynuyor. Bir yandan gözü milliyetçi oylarda, öte yanda Kürtlerin sırtını sıvazlama çalışıyor. Kusura akılmasın ama bazı Kürtler de sürekli oyuna gelmekten bir türlü bıkmıyorlar.
Karşı tarafın zırnık vermekten ödü koparken bazı Kürtler de sanki bu ülkede sadece kendileri varmış gibi pervasızca taleplerde bulunuyorlar.
                 ***
Başbakan “PKK’lıların ancak %20’si çekildi” derken haklı. Öncelikle, işin trajik-komik tarafı bir Başbakan’ın bir terör örgütüne “çekilmediler” derken kendisine kanunla verilen görevi yapmadığını açıkça beyan ediyor olmasıdır.
Başbakan PKK’ya 9 aydır şunu söylüyor:
“Ben TSK’yı paçasından tuttum, salmıyorum. Hadi sessizce sınırdan çıkın gidin!”
                 ***
Ancak, bir ülkenin Başbakanı’nın halkına “demokratik haklarını” teslim etme işini şartlara bağlaması bir hukuk devletinde anlaşılır bir mesele değildir.
RTE sanki bütün Kürtler sadece PKK’lı teröristlerden ibaretmiş gibi milyonlarca insanın demokratik hakkını “ben de oynamıyorum!” diyerek gasp ediyor.
RTE’ye açıkça soruyorum:
PKK olmasa Kürtlere haklarını vermeyecek misiniz?
                  ***
 Dört yıldır tekrar aynı şeyleri yazıyorum. PKK Kürtlerin aşağıdaki asgari talepleri karşılanmadıkça silah bırakmaz:
“1) Geniş kapsamlı af (çıkarılacak),
 2) Yerel yönetimlere özerklik (verilecek),
 3) Kürt kimliğinin şu veya bu sözlerle anayasal güvenceye alınması (sağlanacak),
 4) Kürtçenin bir şekilde MEB programlarına konulması meselelerinde hükümet ile hem Türk muhalefet, hem Kürt muhalefet ortak bir noktaya (gelecek)… (Hürriyet-26.08.2009)”
                 ***
RTE bu hakları teslim edemez. Milliyetçi oyları kaybetmekten korkar. Peki, neden 2009’dan beri temcit pilavı gibi “Barış süreci” pişirilip pişirilip masaya konuyor? Cevabını 3 yıl önce yazdım:
“Son bir yılı hatırlayalım. 2009 baharında önce Cumhurbaşkanı, sonra Başbakan birden ortaya ‘Kürt açılımı’ kavramını attılar. Ben anında ortada “Kürt açılımı” falan olmadığını, bunun uluslararası konjonktürün dayattığı, bizi Kuzey Irak’ta ABD’ye yardımcı olmaya hazırlayan ‘Kuzey Irak açılımı’ olduğunu söyledim. Benim tezim başından beri nettir!
‘Eğer artık analar ağlamasın!’ diyerek Türkiye’nin en hassas noktalarına neşter atmaya kalkıyorsanız, “mangal gibi yürek” sahibi olmanız şarttır.” (Hürriyet-20.06.2010)
                 ***
Geçen nisanda “Barış süreci başlayınca da şöyle söylemiştim:
“ ‘Kürt Açılımı’na ‘Kuzey Irak Açılımı’ dediğimde ağır hakaretlere uğramıştım. Erdoğan o dönemde de (şimdi yaptığı gibi) hiçbir hazırlık yapmamıştı, hiçbir riske girmek istemiyordu, sadece konjonktürü okuyarak “nasıl olsa ABD bu işi halleder” diye düşünüyor”.(Yurt Gazetesi-4.04.2013)
2009’dan beri “demokratik açılım” için hiçbir hazırlığı olmadığını bizzat “akil adamlar”dan naklen de yazdım. Geçen haziran ayında şöyle dedim:
“Artık ‘akil adamlar’ da gizlemiyorlar. Özel görüşmelerde açıkça ifade ediyorlar. RTE ile yaptıkları görüşmelerden çıkardıkları bir sonuç var:
RTE’nin “barış süreci” ile ilgili hiç ama hiçbir hazırlığı yok!
Akil adamlarla yaptığı görüşmelerde süreç hakkında herhangi bir hazırlık yapmadığı ayan beyan belli oluyormuş. Sadece hükümet olarak Güneydoğu’da geçmişte neler yaptıklarını anlatıyormuş.(Yurt Gazetesi-23.06.2013)
                 ***
 Şu satırlar yazılırken RTE kurmayları ile “demokratik paketi” tartışıyor olmalı. Toplantı KCK, RTE’ye “sınır çıkışını durdurdum, sen beni sadece oyalıyorsun” diye rest çektikten sonra böyle bir toplantı elzem olmuştu.
 KCK’lılara, PKK’lılara, BDP’lilere sesleniyorum.
 Yine somut bir şey çıkmayacak!
Cüneyt Ülsever/Yurt

,

0 comments

Write Down Your Responses

About Me

Powered by Blogger.

Blog Archive