ABD neden saldırmadı?
Hafta başında ABD’nin liderlik
yapacağı Atlantik kuvvetlerinin Suriye’ye saldıracağı gündemdeydi. Hatta
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu “biz de varız” diye öne fırlıyordu. Ancak bu
rüzgâr adım adım sönümlendi ve Atlantik kuvvetleri, Suriye’ye saldıramadı.
Bu sonucun birincisi Batı
açısından, ikincisi ve daha önemlisi olarak Doğu açısından nedenleri var. Bugün
bu nedenleri inceleyeceğiz.
BATI AÇISINDAN SORUNLAR
1. ABD’nin yeni bir ülke işgaline
harcayacak parası yok. Hafta içinde yayımlanan ABD Hazine Bakanı Jack Lew’in
“Ekim ortasında para bitiyor” mektubu, bu gerçeğe işaret ediyordu.
Çin Komünist Partisi’nin son
genel kongresinde aldığı karar üzerine, gelir makasını daraltmak adına
kaynakları içeride değerlendirmek kararı, ABD’nin belini daha da büktü. Çin’den
daha fazla borçlanamayan ABD çareyi kendi paralarını ülkeye çağırmakta arıyor.
FED’in kararlarını bu kapsamda değerlendirmek lazım. Bu durum ve Çin’in dünya
ekonomisindeki ağırlığı, ABD’nin ekonomisini savaşla da düzeltemeyeceğini
ortaya koyuyor.
2. Washington, bu ekonomik
gerçekliği göz önüne alarak yeni bir savunma stratejisi belirlemiş ve
Asya-Pasifik’i esas alan, Ortadoğu’yu taşeronlarına devreden yeni bir dönemi
başlatmıştı. ABD bu stratejisini uygulamaya mecbur.
3. ABD’deki iç çarpışma büyüyor
ve dış politikaya da yansıyor. Suriye’ye aktif müdahale, temsilciliğini
Obama’nın yaptığı kesimlerin değil, karşıtlarının isteği. Obama ise Suriye
politikasını Türkiye-Suudi Arabistan-Katar üzerinden yürütmek istiyor. Nitekim
bu Türkiye’yi İran’la çarpıştırmak bakımından daha elverişli bir yol.
4. ABD’nin işgalle
neticelenmeyecek, dar ve kısıtlı hava müdahalelerinin ilk kurbanı İsrail
olacak. Tel Aviv bu nedenle Suriye’ye yönelik 48 saatlik bir hava saldırısından
endişe etti. ABD Tomehawk füzelerinin Suriye’ye yönelmesiyle birlikte
Filistin’den Hamas, Lübnan’dan Hizbullah İsrail’e saldıracaktı. ABD içindeki
etkili kesimler bu gerekçelerle, İsrail’in güvenliğini garanti etmeyen ve hatta
riske atan bu saldırıya itiraz ettiler.
5. Fransa ve İngiltere, ABD’yi
bile beklemeden Libya’ya saldırabilmişlerdi. Zira Libya’nın ne bu ülkeleri
durduracak askeri gücü, ne de büyük müttefikleri vardı. Ancak Paris ve Londra,
Suriye’nin Libya olmadığını çok iyi biliyordu. O nedenle bu kez ABD’yi
beklemeye mecburdular.
DOĞU AÇISINDAN AVANTAJLAR
1. Suriye Cumhurbaşkanı Beşar
Esad’ın liderliği ve Şam yönetiminin haklılığı, 2,5 yıldır süren ağır baskıya
rağmen Suriye’yi ayakta tuttu. Suriye ordusu, Atlantik destekli terörist
grupların saldırısını öncelikle sağlam bir şekilde göğüsledi. Uluslararası
koşulları da kollayarak, fırsat buldukça üzerlerine yürüdü ve verdiği mevzileri
geri aldı.
2. Suriye’nin Batı’nın denetimine
açık olmayan kamucu ekonomisi, Esad’a büyük avantaj sağladı. Silahların dışında
finansal krizlerin vuracağı bir Suriye, kuşkusuz çok daha zor savunulurdu.
3. Şam yönetimi, Atlantik
baskısını göğüslemeye yarayacak bölgesel ilişkileri çok başarılı bir şekilde
yürüttü. BM’de Çin’in desteğini, askeri alanda Rusya ve İran’ın desteğini alan
Şam yönetimi böylece direncini artırdı.
4. 1991’den itibaren adım adım
yaşam alanına giren ABD’yi nihayet 2008 yılında Gürcistan müdahalesi ile
durduran Rusya, koşulları kullanarak tersi yönde ilerlemeye başladı. Moskova,
Karadeniz’e bırakmadan, ABD’yi Doğu Akdeniz’de engellemeyi kararlaştırdı. Bu
stratejik karar, Moskova’yı Suriye’yi daha agresif savunmaya yöneltti.
5. İran, Suriye kalesi
yıkıldığında ilk hedefin kendisi olacağını biliyor. Tahran bu nedenle ülkesinin
savunmasının, Suriye’nin savunmasından geçtiğini gördü ve bu gerçeğe göre
konumlandı. İran’ın stratejik desteği, Şam yönetiminin terörle mücadelesine
büyük katkı sağladı.
ABD’nin Irak’tan çekilmesiyle
birlikte Ortadoğu’da önemli bir manevra kabiliyeti kazanan Tahran, bu dönemde
Mısır ile Suudi Arabistan’ın bölgesel çelişkilerinden yararlandı ve Katar’ın da
olduğu çoklu rakiplerini bazı alanlarda ayrıştırmayı sağladı. Bu durum Esad’a
da yaradı.
SURİYE’NİN DEĞERLİ VARLIĞI
Kuşkusuz Batı açısından başka
sorunlar ve Doğu açısından başka avantajlar da var. Köşe el verdiğince belli
başlılarını incelemiş olduk. Geriye bir tek Türkiye’nin pozisyonu kaldı.
Ülkemiz Doğu’da fakat Batı’nın denetiminde olduğu için Suriye krizinden en fazla
etkilenen ülke oldu. Bu durumu da bir başka yazımızda inceleyeceğiz.
Son olarak belirtelim: ABD’nin
Suriye’ye yönelik planları ve hatta fırsat bulduğunda saldırma hedefi
yürürlüktedir. Zira ABD için Suriye; birincisi Kürt koridoru oluşturma,
ikincisi de Türkiye ile İran’ı karşı karşıya getirme açısından fazlasıyla
değerli bir hedeftir! Washington bu hedeften kolay kolay vazgeçmez.
Mehmet Ali Güller
0 comments
Write Down Your Responses