‘Alevilik biterse Alevi sorunu da biter!’
Şerafettin Halis iktidarın bakışını yazdı: ‘Alevilik biterse
Alevi sorunu da biter!’
“Hoşgörü ve dinler arası diyalog
gibi gayet insani ve barışçıl bir söylemin arkasına sığınarak ‘cami-cemevi-aşevi’
ortaklığıyla Aleviliği ve Sünniliği barışık kılmaya çalışmak ilk etapta kulağa
ve akla hoş gelebilir.”
Bir sorun bitirme projesi:
'Alevilik biterse Alevi sorunu da biter!'
Dünya dinlerinin ve inançlarının
hoşgörü ve karşılıklı saygı ortamında yan yana var olmaları, günümüz
ihtiyaçlarının başında gelmektedir.
Bu ihtiyacın giderilmesi ortalama
akıl ve vicdan sahibi her insanın da arzu ve özlemidir. Tarihin gerilerinden
süzülüp gelen acı gerçekleri görmeden, salt niyetle barış içinde bir ortam
yaratmak olanaklı değildir. Dünden bugüne miras kalmış tarihi haksızlıklar, bu
arzu ve özlemin karşılık bulmasını zorlaştırmakta, iktidarlar ve emperyal
güçler bu mirastan yararlanarak çözümsüzlük üretip, sosyal sorunların
kangrenleşmesine yol açmaktadırlar.
Sosyal olguyu yok etmek
Sosyal sorunları bitirmenin yolu,
soruna neden olan kaynakların ortadan kaldırılmasından geçer. Çünkü sorunlar,
nedenlere dayalı sonuçlardır. Sorunu çözme sorumluluğunu ve gücünü elinde
bulunduranlar bu nedenleri görmek istemezlerse, geriye bir tek yöntem kalır:
Sosyal olguyu yok etmek...
Bugün, “cami-cemevi-aşevi” ortak
projesiyle yapılmak istenen tam da budur, sosyal olguyu yok etmek...
Bir ortak proje... Kimin kiminle
ortaklığı? Yüzyıllardır Alevileri ve Aleviliği yok etmek isteyen hep iktidar
kalmış gerici bir zihniyetin en uç temsilcisi ile İttihat Terakki’den bu yana
iktidarlarla işbirliğini ibadet sayan Alevi bir aileden bir aktörün ortaklığı...
Alevi asimilasyonunu
kolaylaştırma aşkı
“Hoşgörü ve dinler arası diyalog”
gibi gayet insani ve barışçıl bir söylemin arkasına sığınarak
“cami-cemevi-aşevi” ortaklığıyla Aleviliği ve Sünniliği barışık kılmaya
çalışmak, ilk etapta kulağa ve akla hoş gelebilir. Ancak bu ortaklığın kimlerin
projesi olduğuna bakıldığında, az da olsa tarihi ve toplum ilişkilerini bilen
hiçbir kesim nezdinde bir inandırıcılığının olmadığı görülecektir.
AKP’nin, özellikle de Alevilere
açık açık hakaret etmekten çekinmeyen Fetullah Gülen’in aniden Alevi dostu
kesilmesine, Fetullah Gülen-İzettin Doğan aşkına şaşmamak gerek, Alevi
asimilasyonunu kolaylaştırma aşkı...
Varlık nedeni nihai hedefte
dünyayı İslamlaştırmak olan Fetullah Gülen’le, varlık nedeni Alevi toplumu üzerinden
işbirlikçiliğin nimetlerinden yararlanmak olan İzzettin Doğan’ın bu aşkının
“Hoşgörü ve dinler arası diyaloğu amaçladığını” söylemek, onların varlık
nedenlerine ve mevcut zihniyetlerine ters düşer.
AKP’nin ve Fetullah Gülen’in,
Sünni iktidarlarca işlenmiş katliam ve zulüm uygulamalarına dair
eleştirel/özeleştirel bir tek cümle dahi ağızlarından çıkmazken, bu katliamları
yapanları ve yaptıranları ululaştırarak yad etmeleri, bu zihniyetin dünden
bugüne değişmediğini göstermektedir. Tarihi bir yüzleşme yapılıp bir zihniyet
devriminin işaretleri yaşam bulmadıkça, iktidar(lar)ın Alevilere ve Aleviliğe
dair “iyi niyet” gösterileri güven vermekten uzak kalacaktır. Bu konuda her
Alevi, “cehenneme giden yolun iyi niyet taşlarıyla döşeli...” olduğunu çok iyi
bilmektedir.
Kalenin içten fethi!
Katliam ve asimilasyon
yöntemleriyle bitirilemeyen Aleviler ve Alevilik, günümüz koşullarında kalenin
içten daha kolay çökertileceği yöntemine başvurularak, saldırmanın yerine
sarılma esas alınmış ve kalenin içten fethi için en uygun aktör olarak İzzettin
Doğan seçilmiştir. Doğrusu, bir “seçilmeden” daha çok, gönüllü bir işbirlikçi
olarak ibadet saydığı kendi görevini yapmıştır.
“Hoşgörü ve dinler arası diyalog”
gibi dünyanın ihtiyaç duyduğu bir ortamın yaratılmasını sağlamak, herkesten
önce Alevilerin arzu ve özlemidir. Ancak AKP iktidarının ve iktidar ortağı
Fetullah Gülen Cemaati’nin ister söylemleriyle ister günübirlik siyasal pratik
ve uygulamalarıyla Aleviliği bitirmeye yönelik hedefleri gizli değildir. Niyet
ve amaçları bu kadar açık olan bir zihniyetin “cami-cemevi-aşevi” projesiyle
bir kardeşlik ve eşitlik aradığına inanmak, Ebu Suud’tan Alevi dostluğu
beklemek gibidir.
Cami ibadethaneyse Cemevi nedir?
Alevilerin bu projenin
tehlikelerini görerek demokratik bir hak olarak protesto etmelerini iktidarın
aşırı şiddet yöntemleriyle bastırmaya çalışması, bu zihniyetin “dostluk”
algısının ve niyetinin çok açık bir göstergesi olarak karşımıza çıkmıştır.
Daha düne kadar Alevileri yok
edilmesi gereken “sapkınlar” olarak görenler, her ne hikmetse bugün
“ibadethaneleri cami olan Müslümanlar” olarak kabul etmeye başladılar. Bu ani
geçişin ara yerine tarihi bir yüzleşme koyma gereği duymadan...
Israrla, “Alevilerin ibadethanesi
camidir” diyeceksin, camiyle cemevini aynı ortamda var edeceksin.
Sormazlar mı? Cami ibadethaneyse,
cemevi nedir? Cemevi ibadethaneyse, AKP ve Fetullah Gülen tarafından ibadethane
olduğu neden kabul edilmiyor? Edilmez, edilirse asimilasyon zorlaşır.
Bu ortaklıkta bir ibadethane
(cami), adı tam konmamış bir kültür evi, tekke, dergah, vakıf vb. (cemevi), bir
de aşevi olacak. Bu durumda, herkes Müslüman olduğuna göre, camide namaz
kılınacak, iş görsün diye cemevinde zikir yapılacak, sonrasında aşevinde
oturulup karınlar doyurulacak.
Günübirlik ibadet pratiğinde,
camide beş vakit namaz kılınırken, Aleviler haftada bir akşam cem tutup semah
dönecek. Akşam namazına denk gelen sazlı, sözlü, demli bu ibadetten rahatsızlık
duyup “burayı cümbüş evine çevirdiler” denilerek bir şiddet yöneliminin
olmayacağını kim garanti edebilir? Ya da o camiye hangi cemaat gider?
Günübirlik cem tutulmayan bir
cemevi yerine aşevi bir çekim unsuru olarak kullanılacak. Meteris avcılığındaki
gibi av, avcının vuruş alanına çekilecek. Projenin hedefleri dahilinde her gün
aşevinde karnını doyuran yoksul Alevi, “işte ibadethane, haydi namaza” diye
açıkça baskıyla ya da dolaylı bir şekilde camiye davet edilecek. Aleviler,
büyük kuvvet İslam’ın psikolojik baskısı altında kalacak. Bu baskı asimilasyonu
kolaylaştıracak.
Ramazanda aşevi açık kalacak mı?
Her ramazan süresince “ramazan adabına” uymayan insanlar linç edilip
öldürülürken hangi cami cemaati aşevinde yemek yiyenlere hoşgörüyle bakacak?
Ortak alanda cenaze namazı mı
kılınacak, yoksa cenaze erkânı mı uygulanacak? İslam’da cenaze namazı esas
olduğuna göre, kuşkusuz ki cenaze namazı kılınacak.
Her şeyden önemlisi, böylesi bir
cemevinin inanç ve ibadet bilgileri, Sünni-Şii İslam kurum ve kuramlarından
beslenecek.
Açıkçası, Aleviler “hoşgörü ve
dinler arası diyalog” gibi bir kandırmacanın girdabında yutulmak isteniyor.
Tarihi bir yüzleşme yapılıp Alevilere kalıcı bir güven verilmedikçe, cemevi
ibadethane olarak kabul edilmedikçe, devlet inançlar üzerinden elini
çekmedikçe, seküler/laik bir demokrasi yaratılmadıkça, anayasaya eşit yurttaş
hakları temelinde bağlayıcı bir hüküm konulmadıkça bu yutma/yutulma
yöntemlerine hep başvurulacaktır.
Tarihin gerilerinden günümüze
Aleviler ve Alevilik hep sorun olmuş, bugün evrensel değerlere dayalı bir çözüm
olanaklıyken, görünen o ki Alevileri ve Aleviliği bitirerek sorun olmaktan
çıkarılması uygun görülmüştür.
Alevilerin önündeki tek yol,
kendi örgütlü birliğini yaratarak, tüm ezilenlerle, Kürt halkının
özgürlükçü/eşitlikçi gücü ve Türkiye emek ve demokrasi cephesiyle eşit bileşen
olarak birleşmektir.
* Eski Tunceli Milletvekili
0 comments
Write Down Your Responses