Tayyipokrasi
AKP Genel Başkan Yardımcısı
Hüseyin Çelik, Barzani’nin televizyonu Rudaw TV’de şöyle diyor: “Bugün
yaptıklarımızı 2003’te yapsaydık, partimiz kapatılırdı.”(Hürriyet, 12 Ekim
2013)
2003’te suç olan, bugün suç
olmaktan çıkmadı kuşkusuz…
Bugün değişen, AKP’nin o suçu
iddia edecek Cumhuriyet savcılarını ve o suçu karara bağlayacak hâkimleri ağır
baskı altına almış olmasıdır. Hatta o koltuklara, suça suç demeyen savcı ve
hakimleri oturtmuş olmasıdır.
Biliyorsunuz, AKP’nin bundan
önceki 12 Eylül paketinde yer almıştı: Hâkim ve savcıları ağırlıklı olarak
Erdoğan seçecekti, Danıştay üyeleri artırılarak Erdoğan’ın seçtikleri çoğunluk
olacaktı, vs.
Demokrasi diye yutturmaya
kalktıkları bu uygulamalar, kuşkusuz Tayyipokrasi rejiminin köşe taşlarıydı.
BAŞ YARGIÇ: ERDOĞAN
2003’te suç olan, bugün olduğu
gibi, 2007’de de suçtu ve biliyorsunuz Anayasa Mahkemesi o suçu saptadı, karara
bağladı ama uygulayamadı. Zira 11 üyenin 6’sı buna cesaret etmiş ve fakat yine
AKP’nin çıkardığı yasa nedeniyle artık 7 cesur adam gerekmekteydi!
Artık 6 cesur adam da yok, hatta
Hüseyin Çelik, “Hüseyin Ç. Bir Ankara faciası” kıvamında yargıya el koyduklarını
da Rudaw TV’de açık açık söylemektedir: “Şimdilik PKK ve KCK’lilerin serbest
bırakılması mümkün değildir. PKK silahı bırakırsa biz de bu konuyu konuşuruz.”
(Hürriyet, 12 Ekim 2013)
Hâkim adına konuşan, hâkim adına
şimdiden karar veren ve PKK ile açıkça pazarlık yapan bu kafa, Balyoz davası
nedeniyle Yargıtay’a yapılan eleştirilere ise “demokrat” maskesiyle karşı
çıkabiliyor: “Yargımıza bu şekilde yaklaşımı yakıştırmamalıyız.” (Hürriyet, 12
Ekim 2013)
TAYYİPOKRASİ’NİN KORKUSU:
MİLLİYETÇİLİK
Artık Tayyipokrasi rejimindeyiz
ve bu rejimde cehalet ile tehdit yan yanadır. Kanıtı ise Başbakan Tayyip
Erdoğan’ın “Artık ulusalcı mulusalcı yok, millet gerçeği var” sözleridir. (12
Ekim tarihli gazeteler)
Ulusalcılığın ve dolayısıyla
ulusun olmadığını ama milletin olduğunu söyleyebilmeyi, dilde karşı-devrim diye
bile adlandıramıyoruz. Ama anlıyoruz ki, Atlantik’in dayattığı ve daha önce
Henri Barkey-Fethullah Gülen ikilisi tarafından dile getirilen “ulusalcılıkla
mücadele” artık Tayyipokrasi rejiminin önündeki tek hedeftir.
Zira Tayyipokrasi bilmektedir ki,
kesin hâkimiyet, ancak ulusalcılığı-milliyetçiliği alt ederek sağlanır!
Bu nedenle ulusun, “artık
ulusalcılık mulusalcılık yok” diyen Tayyip Erdoğan’a 29 Ekim’de yanıt verecek
olması, artık daha da dikkat çekici bir gelişme olarak tarihteki yerini
alacaktır.
ABD GEZİ’NİN DEĞİL, AKP’NİN
ARKASINDA
Tayyipokrasi sadece cehalet ve
tehdit rejimi değildir elbette. Aynı zamanda bir korku rejimidir ve korktuğu
için kokutmaya çalışan bir rejimdir.
Bunun yeni kanıtı ise Bakan Ali
Babacan’ın ABD’de ettiği şu laflardır: “Bazı arzular, istekler, endişeler,
korkular dile getirdiler. Onları daha iyi anlamaya konsantre olduk.”
Acaba Babacan ve bekçisi olduğu
Tayyipokrasi rejimi kimi daha iyi anlamaya konsantre oldu? Onu da Bugün
gazetesi başlıktan vermiş: “Gezi gençliğini anlamaya çalışıyoruz.” (Bugün, 12
Ekim 2013)
Gençliğe Türkiye’de zulmeden
AKP’nin, ABD’de anlamaya çalışması sadece mizaha örnek değildir, aynı zamanda
şu gerçeği kanıtlar: İddia etikleri gibi Gezi eylemlerinin arkasında faiz
lobisi, Yahudi lobisi ve ABD yok, Zira ABD, hesap verdikleri makam olarak
kendilerinin arkasındadır!
Mehmet Ali Güller
0 comments
Write Down Your Responses