Kırk haramilerin esaretinden kurtulmak
Atatürk düşmanları, ‘O’nu yok
etmek için her türlü çabayı gösteriyor.
Medyada da yoğun saldırılar var.
“Osmanlı Paşası olduğu halde,
Osmanlı’ya karşı gelmiş” tarzında safsatalarla beyin yıkıyorlar.
Beyni olan ve birkaç satır tarih
okumuş bir insan bunlara inanmaz.
Atatürk’e karşı Osmanlıcılık
oynayanlara o dönemi hatırlatalım.
Osmanlı Devleti, 1. Dünya
Savaşı’nda yenilmiş; imzaladığı Mondros Antlaşması’yla silahlarını bırakıyor,
düşmana her şeyiyle teslim oluyor, kendini cellâda teslim ediyordu.
Nâzım Hikmet, “Kırk Haramilerin
Esiri” şirinde, Osmanlı’yı yok eden Mondros Antlaşması’yla düştüğümüz durumu
şöyle anlatıyor:
Tam altı yüz yirmi yıl bir nur
için dövüşmüş,
Fakat günün birinde kâfir eline
düşmüş,
Şimdi ezmek istiyor onu Kırk
Haramiler.
Bu son akşam kalbinde Rabbi
bulmazsa eğer,
Ormanda renklerini kaybedince her
çiçek,
Bir vuruşta bin kesen kolları
kesilecek!
Atatürk ise, uçurumdan çekip
aldığı ülkede, yalnızca silahlı mücadele etmedi. Büyük bir ekonomik mücadele
verdi. O dönemde maaşlar ödenemiyor, kapitülasyonlar yüzünden hiçbir ekonomik
gelişme sağlanamıyordu.
Ülke uluslararası haciz
altındaydı. Bütün kârlı kaynaklarımız Düyun-u Umumiye yönetiminin elindeydi.
Bugün Başbakan Erdoğan’ın da
çalışma ofisi yaptığı Dolmabahçe’nin yanı sıra Çırağan, Beylerbeyi ve diğer
sarayların altın borçları yığılmıştı.
Türklerin elinde hiçbir şirket
yoktu, ticaret yabancıların elindeydi.
Nâzım Hikmet, aynı şiirinde
esaretten çıkışımızı da şöyle anlatıyordu:
Ormanı baştanbaşa dolaştı boğuk
bir ses:
“Öteki kolu da kes! Öteki kolu da
kes!..”
Bıraktığı baltayı cellât alırken
yerden,
Meydana gölgeleri yakınlaşan
göklerden,
Haykırıldı bir büyük şanlı
mâzinin yâdı,
Birden balta esirin elinde
parıldadı!..
KURBAN DERİLERİNİN SATILMASI
GÜNAH DEĞİL Mİ?
Dinde şike yapılır mı?
Ve buna yüzyıllarca göz yumulur
mu?
Haftaya bugün, Kurban Bayramı.
Her yıl olduğu gibi, bu yıl da
kurban derilerini kapma yarışı var. Trilyonluk bir pazar kavgası yaşanıyor.
Yalnız, bu yılın diğerlerinden
farkı; AKP Hükümeti’nin THK’nin elinden kurban derisi toplama yetkisini alması.
İşin önemli bir boyutuna dikkat
çekmek istiyorum.
Kurban derilerini kim toplarsa
toplasın, günah değil mi?
Siz ‘hayır işlemek’ için kurban
kesiyorsunuz. Derisini ise, değerlendiremediğiniz için ya kesene veriyorsunuz
ya da çeşitli yerlere.
Deriyi alanlar ise bunu
‘satıyor’!..
Kurbanın herhangi bir yeri
satılır mı, satılırsa günah olmaz mı? Bence olur.
“Efendim, biz satıyoruz ama bu
paralarla şöyle şöyle hayır işi yapıyoruz” demek, günahı önler mi?
Yani, diyelim ki; kurbanı ben
kesiyorum, derisini veya etini satarsam günah.
Ama sana verip, sen satarsan
günah değil, öyle mi?
Bu yöntem, ‘dini şike’ veya
“Allah’ı kandırmak” olmuyor mu?
Bence bu konu ilahiyatçıların
bile içinden çıkamayacağı kadar önemli bir tartışma konusu.
Ben TV’lerde tartışmaya hazırım.
GÜNÜN SÖZÜ:
“Sesini değil, sözünü yükseltmeli
insan. Çünkü; gök gürültüleri değil, yağmurlardır yaprakları yaşatan” -
Shakespeare.
Hulki Cevizoğlu
0 comments
Write Down Your Responses