Başbakan doğruyu söylemiyor
Tayyip Bey kendisine münasip
görebilir ama Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanına yalan söylemek yakışmıyor.
Bir kez daha kendisini TC’nin başbakanı gibi davranmaya, halkını kandırmaktan,
yanlışa yönlendirmekten ve ülkemizin felaketine neden olabilecek mezhepçi
tutumundan titizlikle kaçınmaya davet ediyorum.
Bu üslupla yazmak zorunda
kaldığım için üzgünüm ama Başbakan gerçekleri öylesine ters yüz ederek
anlatıyor, öylesine hasmane davranıyor ki, böyle yazmaktan başka çare bırakmıyor.
Keşke bir başbakan hakkında nasıl yazı yazılır, hangi ölçü kullanılırsa
kendimizi öyle yazmak zorunda hissedeceğimiz bir başbakanımız olsaydı ama
halimiz, pür mealimiz ortada… Bağırıyor, buyuruyor, kayırıyor; bütün
yanlışları, yalanları essah gibi anlatırken yüzü bile kızarmıyor ve tutumundan
asla vazgeçmiyor…
Neden böyle yazıyorum;
Aleviler konusunda televizyonlara
verdiği son demecinde özetle diyor ki; “Aleviler bir araya gelmiyor; cemevinin
ibadethane olmadığını söyleyenler de var.”
Yalan işte; hem de kuyruklu
yalan! Kaldı ki, Aleviler beş parçaysa (ki, değil) Sünniler beşyüz parça değil
mi Sn. Başbakan? Hem bundan sana ne?
Ayrıca; başta Aleviler adına
kurulu bütün konfederasyon, federasyon, dernek ve vakıf başkanları olmak üzere;
yazar, akademisyen, dede, dedebaba ve AKP Hükümetinin düzenlediği Çalıştaya
katılan tüm Alevi simalar, cemevinin kadim ibadethanemiz olduğu konusunda
hiçbir tartışmaya neden olmaksızın ortaklaşmışlar ve bu iradelerini Hükümete
iletmişlerdir. İlave olarak, bu gerçeklik, Aleviliğin Mürşit makamında oturan
Hace Bektaş Postnişini Sn. Veliyeddin Hürrem Ulusoy tarafından da
onaylanmıştır.
Gerçek böyleyken, bu irade
beyanının tamamı Hükümetin elindeyken ve bizzat Başbakanın yakın ilgisi ve
bilgisi dâhilindeyken, sanki Aleviler arasında bu konuya münhasır bir
farklılık-tartışma varmış gibi konuşmak, böyle göstermek Sn. Erdoğan’a
yakışabilir ama Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanına yakışmıyor.
Sn. Başbakan lütfen TC
Başbakanına yakışır şekilde davranın; birliğimize, dirliğimize, ülkemize yazık
ediyorsunuz.
31 Eylül’de açıklanan “Şeriat
Paketi”nden sonrası hükümet üyelerinin demeçleri ortada… “Sonra açıklayacağız,
göreceksiniz Alevilerin sorunu da çözülecek, bir ay sonra açıklanacak,
Alevilerin ibadethanesini tayin etmek Aleviler düşer; nereyi ibadethane
görüyorlarsa, orası ibadethanedir…” bunları söyleyenler, Hükümete yakın
isimlerdir, milletvekilleri ve bakanlardır…
Şimdi ne oldu?
Söyleyelim; statükoya takıldı…
Yani… Yani ülkemizin en zararlı,
en haramzade kurumu olan, buna karşın ulusal bütçenin en büyük bütçesini
kullanan Sünni Diyanet’ten onay çıkmadı. Yani Sünni ulemaya takıldı. Yani Sünni
ulema, Alevilerin yerine geçti ve Alevilerin ibadethanesinin hangi mekân
olduğuna karar verdi. Haddini, sınırlarını aştı! Rezalet, kepazelik!
Ve Başbakan bir daha tevil etmek
durumunda kaldı…
Bu bir skandaldır! Bundan daha
büyük kepazelik olamaz. Hiç kimsenin, bir başkasının ibadetine-ibadethanesine
karışmak, belirlemek, tayin etmek, dikte etmek, istemediği-hazzetmediği ibadete
zorlamak hakkı yoktur…
Bu baskılara boyun eğeceğimizi
sanıyorsanız, yanılıyorsunuz ki, hem de nasıl… İsterseniz tarihe bir
bakın!
Gerçek şudur ki, siz, size
benzememiz için elinizdeki devlet olanaklarını bize karşı hayâsızca kullandıkça
ve baskı uyguladıkça, biz sizden de, inancınızdan da uzaklaşıyoruz…
Bu da böylece biline…
Murtaza Demir
0 comments
Write Down Your Responses