‘Ergenekon’da Kemalistler ve sosyalistler yargılanıyor’



YURT GAZETESİ GENEL YAYIN YÖNETMENİ MERDAN YANARDAĞ AYDINLIK’A KONUŞTU 


Yurt Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ, tutuklu bulunduğu Muğla Cezaevi'nden Aydınlık'ın sorularını yanıtladı. Çarpıcı açıklamalarda bulunan Yanardağ, "Ergenekon Mahkemesi'nde siyasi savunma yapınca Mahkeme Başkanı 'Durumu zora sokuyorsun, konuya gel' dedi. Bu bir uyarıdan çok tehditti" ifadelerini kullandı.
Ergenekon davasından hakkında 10 yıl 6 ay hapis cezası ve yakalama kararı verilen Merdan Yanardağ, 14 Eylül'de tutuklanarak Muğla E Tipi Kapalı Cezaevi'ne konuldu. Yanardağ, avukatı Muğla Barosu Başkanı Mustafa İlker Gürkan aracılığıyla ilettiğimiz soruları yanıtladı. İşte Yanardağ ile yaptığımız o söyleşi:
AYDINLIK- Neden hedef alındınız? Bu kadar yıl davada tutuksuz yargılanırken ne oldu da mahkeme yargılama kararı çıkardı? Bunu neye bağlıyorsunuz?
MERDAN YANARDAĞ- Yurttaş hukuku yerine, bir Ortaçağ "düşman hukuku" uygulayan Silivri Mahkemesi'nin beni neden hedef aldığı belli aslında. Bu sorunun yanıtı, benim kimliğimde, yaşam karşısında aldığım tutumda, son yıllarda yaptıklarımda saklı. AKP- Cemaat iktidarına boyun eğmedim. ABD destekli bir karşı-devrim operasyonu olan Ergenekon tertibine yönelik mücadele etmeyi sürdürdüm. Sinmeyi, geri çekilmeyi, susup paçayı kurtarmayı kendime, kimliğime, tarihimize yakıştıramadım.
Ortada büyük bir ahlaksızlık vardı ve ben bu müstehcen durum karşısında mücadeleyi tercih ettim. Doğru yaptığıma inanıyorum.
Evet haklısınız, davanın başından itibaren tutuksuz yargılandım. Aslında belki de bu davaya beni dahil etmeyeceklerdi. Ama davaya dahil ettikleri gibi hukuken, siyaseten ve ahlaken meşru olmayan bir kararla ağır cezaya çarptırdılar.
Öykü kısaca şöyle; Benim Kanal Türk televizyonunda 2004-2008 yılları arsında yaptığım programlar hem AKP iktidarını hem Cemaati çok rahatsız ediyordu. Yolsuzlukları ortaya çıkarıyor, Türkiye'nin gerici yönde dönüştürülmesine, dinci- faşizan darbe girişimine karşı mücadele ediyorduk. Fethullah Gülen örgütlenmesine ilişkin üst üste yaptığım (2007) iki program büyük yankı yarattı. Gülen'in yardımcısı, örgütü birlikte kurdukları 4 kişiden biri olan Nurettin Veren' i konuk etmiştim. Bu programlarda Gülen örgütlenmesi deşifre oldu. Büyük olaydı. Programa tam 165 bin sms (kısa mesaj) geldi. Bu bir rekordur ve televizyon dünyasında halâ kırılabilmiş değil. Ardından aynı konuda bir kitap yazarak Gülen örgütlenmesine ilişkin çalışmamı sürdürdüm. Kitabın adını " Türkiye Nasıl Kuşatıldı" diye belirlemiştim. " Kuşatılan Türkiye" diye de yayınlandı. Korsanı çıktı. Ve 27 baskı yaptı. Bunun üzerine cemaat benim hakkımda bir karalama kampanyası yürütmeye başladı. Hayatımda bulabildikleri bir şey olmadığı için, benim Marksist, ulusalcı ve Pkk'lı bir terörist olduğumu ileri sürdüler.
Beni 2008 yılında –ki Ergenekon soruşturmaları ve tutuklamalar başlamıştı. Almanya'ya bir konferans vermek üzere davet ettiler. Konferansın konusu benim kitabın alt başlığı ile aynıydı; " Fethullah Gülen Hareketinin Perde Arkası". Konferans tarihi 28 Ekim 2008'di. Konferans Stuttgart Eyalet Hükümeti Salonu'nda yapılacaktı. Ben bir gün önce , yani 27 Ekim 2008 tarihinde gözaltına alındım. Ertesi sabah uçağım kalkıyordu. Olay Alman basınında geniş yer aldı. Türk basını da bugünkü durumda olmadığı için bu "tesadüfe" dikkat çekti. Ben üç gün sonra mahkemeye bile çıkarılmadan savcılık tarafından serbest bırakıldım. Konferans engellenmişti.
Almanya'dan aradılar ve konferansı eğer ben de istersem, yapmak istediklerini söylediler. Kabul ettim. Hem Ergenekon tertibini hem de Cemaatin yapısını ve bu tertipteki rolünü anlatmak istedim. 2 Şubat 2009'da Almanya'ya gittim. Çok başarılı bir konferans oldu. Milletvekilleri, gazeteciler, akademisyenler katılmıştı. Bazı eyaletlerin eğitim bakanları da izleyiciler içindeydi. ABD'nin Stuttgart Başkonsolosu da kayıt yaptırıp izlemişti. Şaşırtıcı bir ilgi vardı. Ben bütün açıklığıyla gerçeği ve Ergenekon tertibini anlattım. Orada çok çarpıcı bir şey öğrendim.
Zaman Gazetesi'nin Almanya Stuttgart Temsilcisi İsmail Kul isimli bir cemaat mensubu yerel hükümete başvurarak konferansın iptalini istemiş. Benim, " Marksist, Ergenekoncu ve Pkk'lı bir terörist" olduğum iddia ederek, "Büyük olaylar çıkabilir" demiş. Hükümet bu isteği reddetmiş. Mektup (belge) bende ve mahkemeye delil olarak sundum.
Her neyse; konferans Alman basınında yer aldı. Bazı radyo programlarına katıldım., televizyonlar çekim yaptı. Almanca konferanstan iki gün sonra 4 Şubat 2009 günü de etkinliği Türkler için tekrarladık. Büyük katılım oldu. Başka bir salonda yapıldı ve balkonlar dahil doluydu. Sanırım ikinci konferansı Ulusal Kanal da çekti ve genişçe yayınladı. Ben 6 Şubat 2009'da Türkiye'ye döndüm. 8 Şubat'ta yani iki gün sonra bana yurt dışına çıkış yasağı konuldu, ardından da davaya dahil edildim.
Tam bir kin gütme ve intikam davasıyla karşı karşıyayız. Sonrasında da geri çekilmedim.
Kimseyi kınamıyorum, tamamen kişisel bir tercihten söz ediyorum; Ergenekon davasına dahil edildikten sonra da sinmedim, kendimi ayırmadım. Başka, bazılarının yaptığı gibi susmadım. Televizyon programları yapmayı sürdürdüm. Kanaltürk elimizden çıkmış iktidarın denetimine girmişti. Ulusal Kanal'da programı sürdürdüm, bu yılın başına kadar 5. Boyut programını yaptım. Yön Radyo'da haftalık yorumlara devam ettim. Sol Portal'da yorum ve analiz yazıları yazdım. Muhalefeti sürdürüyordum. Bu arada iki kitap yazdım. Her ikisi de Ergenekon tertibi ve karşı devrim sürecine ilişkin kitaplar. Özellikle "1. Cumhuriyetin Sonbaharı" adlı kitap çok etkili oldu. Kitapta Hrant Dink cinayetinde cemaatin rolünde de işaret ettim. Net kanıtlar kayboldu. Cumhuriyetin tasfiye sürecini Ergenekon komplosu bağlamında analiz ettim. Ve nihayet, Yurt gazetesini çıkardım. Gazetenin logo grafiği dahil, her şeyini hazırladım. Bu gazete ile sert muhalefet yürüttük. Bayağılaşmadan, nitelikli, sol bir halk gazetesi çıkardım. Başarılı olduk. Gazetenin Ergenekon davaları konusundaki tutumu çok netti. Ayrıca bir de haftalık haber-yorum dergisi (Bağımsız) çıkardık. Yurt'u yönetmem, yazmam belirleyici oldu.
Benim hakkımda 10 yıl 6 ay ceza verilip tutuklama kararı çıkarılmasının nedeni budur. Çok önemli bir ayrıntı daha var; mahkemede siyasi savunma yaptım. Arkadaşlar Bağımsız Dergisi ve Yurt Gazetesi'nde yayınladılar. Mahkeme Başkanı beni uyardı, buna herkes tanıktır. Başkan, " Durumu zora sokuyorsun, konuya gel" dedi. Bu bir uyarıdan çok tehditti. Ben de " Savcının iddianamesi bir hukuk metni değil, bir siyasal polemik deklarasyonu gibi" dedim. Çünkü bu toprakların tarihinde ilerici, aydınlanmacı ve devrimci ne varsa onlarla polemik yapıyor, yeni bir rejim tanımlıyor ve resmi tarih kuruyordu. Ben o tarihin bir parçasıydım, kendimi ayırmadım.
Biraz uzun oldu ama öykü budur. Tutuklanma nedenim böyledir.
AYDINLIK- Ergenekon davasında verilen kararları hem hedef alınmış biri olarak hem de gazeteci olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?
YANARDAĞ- Ergenekon davası; örtülü bir dinci-faşizan darbenin aracıdır. Burada yargılanan ne derin devlettir ne Kontrgerilla ve ne de darbeciler. Burada yargılananlar, bu darbenin önünde engel olan yurtseverler, cumhuriyetçiler, Kemalistler ve sosyalistlerdir. Bu davaya inandırıcılık kazandırmak için bazı isimleri aralara serpiştirdiler. Onlar tamamen aksesuar olarak yer aldı bu davada. Cumhuriyetin kazanımlarının tasfiyesi ve devleti ele geçirme aracıydı. Bunu da önemli ölçüde gerçekleştirdiler. Ama kavga sürüyor onların kazanma olasılıkları yok. Mahkemeden çıkan kararı hukuken, siyaseten ve ahlaken doğru ve meşru görmüyorum. Türkiye'nin 200 yıllık bir derinliğe ve tarihe sahip ilerici-aydınlanmacı birikimi, devrimci damarının beslediği güçler bu girişimi yenilgiye uğratacak.
AYDINLIK- Son kitabınızda neleri anlattınız?
YANARDAĞ- Ben tarihe bir not düşmek ve başıma "kaza" gelmeden, 2013 Türkiye'sine bu toplumun nasıl geldiğini anlatmak istedim. Çünkü bu günün Türkiye'si ve bu dinci-faşizan diktatörlük bir neden değil sonuçtur.
Kitabın adı; "Türkiye Nasıl Feda Edildi ?" oldu. Yazmaya, Ergenekon davasında hükümler açıklandıktan sonra karar verdim, yani 5 ağustos2tan sonra. İki kitabımın ( Bir ABD Projesi Olarak AKP ve Yeni Muhafazakârlık) yeni baskılarını hazırlamak ve biraz da olan biteni değerlendirmek için Muğla- Bodrum'a gelmiştim. O iki kitabı hazırladım, ama esas olarak bu yeni kitabı yazdım. Kitabı 12 Eylül günü bitirdim ve hemen yayınevine gönderdim. Ertesi gün de ( 13 Eylül 2013) önsözünü yazdım, saat 17:00 'da mail ile gönderdim, polisler de bundan üç saat sonra saat 20:00'da geldiler. Yani ucu ucuna yetiştirdim. Bu bakımdan mutluyum. Kitap bu hafta raflarda olur. Bu kitabın böyle bir hikayesi var. Muhafazakâr-liberal ideolojik hegemonyayı kırmak amacıyla yazdım. Umarım bu amaca katkı sağlar. Bunu okurlar belirleyecek. Çünkü liberallerin ve liberal sol'un desteği olmasaydı, onlar böyle başarılı olamazlardı.
AYDINLIK- 3 haftadır cezaevindesiniz. Zamanınız nasıl geçiyor? Koğuşta kaç kişi kalıyorsunuz? Ne tür sıkıntılar yaşıyorsunuz? Cezaevi ortamını aktarır mısınız?
YANARDAĞ- Cezaevinde 20. Günümü doldurdum. Bol bol okuyorum, bir yazma düzeni kurmaya çalışıyorum. Sağ olsunlar Muğla Halkı'nın desteği çok büyük. Baro ve Başkan Av. Mustafa İlker Gürkan beni sahiplendi. Cezaevinde bir sorun yok ama burada olmak başlı başına bir sorun elbette. Sık sık ziyaretçilerim geliyor. Milletvekili dostlarımız, gazeteci arkadaşlarım gelip gittiler. Bu dayanışma beni çok duygulandırdı. İlerici kamuoyunun desteği de öyle. Belediye Başkanı dahil buradaki demokratik kitle örgütlerinin yöneticileri, üyeleri ziyaret ettiler. Sosyalist partiler ve Chp'li milletvekilleri, parti örgütleri bana kucaklarını açtı. Onur duydum, mutlu oldum.
Biz cezaevine bir karşı devrim komplosuyla kapatıldık, toplumsal mücadele ile, tarihsel gericilik ve karşı devrim yenilgiye uğratılınca da çıkacağız. Hukuka inancım kalmadı. Çünkü ortada ne suç var ne de fail. Hoyrat bir intikam davası ile karşı karşıyayız. Bu oyunu er geç bozacağız.
AYDINLIK- Silivri cezaevine nakil için başvuruda bulundunuz mu? Ne zaman geçeceksiniz? Aktarmak istediğiniz başka husus var mı ?
YANARDAĞ- Şimdilik Muğla'dayım. Destek veren, dayanışma gösteren, sosyal medya dahil her ortamda yanımda olduklarını söyleyen herkese çok teşekkür ediyor, sevgi ve saygılarımı iletiyorum.
Sezim Özadalı



,

0 comments

Write Down Your Responses

About Me

Powered by Blogger.