Koalisyon dağılıyor suçlar saçılıyor



Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) 25 Ağustos 2004 tarihli toplantısında alınan Fethullah Gülen tarikatıyla ilgili kararla ilgili başlayan tartışma, bir tarikatlar koalisyonu olan ama esas olarak Tayyip Erdoğan'ın liderliği altındaki geleneksel tarikatlar ile Fethullah Gülen arasında ittifaka dayanan iktidar bloğunun dağılma ilanı anlamına geliyor. Peki bunun sonuçları ne olacak?
Fethullah cenahının iddiaları


Bu çatışmanın siyasal düzlemdeki ilk sonucu AKP'den İdris Bal'ın istifası oldu. Fethullahçılar, Tayyip Erdoğan'ı köşeye sıkıştırmak için işe önce 2004'te MGK'da alınan kararla başladılar. Bununla, muhafazakar tabanda Erdoğan karşıtı bir hava oluşturmak isteniyor. "Siz bunlara bakmayın, AKP o dönemde askerle bize karşı işbirliği yapmıştı" diyorlar. Hatta bugün dersanelerin kapatılması tartışmasının daha o günlerde askerle birlikte planlandığını iddia ediyorlar.

Tayyip Erdoğan ise, "Önümüzdeki 4 ay boyunca sadece fitne üretecekler, plan proje vizyon değil. Ne gerekiyorsa yapacaklar, ellerine ne geçerse kullanacaklar. Her fırsatı ve her çirkinliği değerlendirmenin gayreti içinde olacaklar. İçeriden ya da dışarıdan ellerine ne geçerse fırlatacak, işbirliği yapıp üzerimize saldıracaklar" diyor.
Erdoğan ekibinin yanıtları
Bu iddialara Tayyip Erdoğan'ın siyasi başdanışmanı Yalçın Akdoğan, "2004'teki MGK kararı hükümet tarafından yok hükmünde kabul edilmiş, hiç bir bakanlar kurulu kararı alınmamış, hiçbir işlem yapılmamıştır" diye yanıt veriyor.
Nazlı Ilıcak ise, sözkonusu durumu şöyle yorumluyor:
"O dönemde hükümetin askerî vesayet ile mücadele etme imkânı yoktu ve kendisi de tehdit altındaydı. Ben, bu metnin altına kerhen imza attıklarını düşünüyorum. Daha sonra askerî vesayete karşı bir mücadele verdiler. (...) o tarihte bunu uyguladıklarına dair bir işaret görmüyorum."
O dönemde TBMM Başkanı olan Bülent Arınç ise kararların hayata geçirilmediğini söylüyor ve Tayyip Erdoğan'ı açıklama yapmaya davet ediyor.
'İtiraf: Emniyet Cemaat'e bağlandı'
Doğru fakat eksik. Eksiği, Ergenekon ve diğer tertiplerde medyada tetikçilik görevini üstlenen Şamil Tayyar bir itirafla tamamlıyor. Şamil Tayyar, "Doğru Cemaati bitirme kararı 2004'de alındı; sonra emniyet cemaate bağlandı, dersane ve okul sayısı patladı, Ak Partiye kapatma davası açıldı" diyor.
Gladyo merkezinde yeniden yapılanma
Tayyar'ın sözleri tarafların birbirleriyle ilgili suç itiraflarının dökülmeye başladığının göstergesi niteliğinde. Çünkü Tayyar'ın deyişiyle "Emniyet'in Cemaat'e bağlanması" 2007'de uygulamaya başlanan Türk Ordusu'na ve milli güçlere karşı tertipler içindi. Bu tertipler, Erdoğan-Fethullah koalisyonunun suç ortaklığı belgesidir.
Tayyip Erdoğan'ın, Başbakanlık koltuğuna oturur oturmaz ilk icraatı, kendisine bağlı "özel bir ekip" oluşturmaktı. Sabah gazetesi yazarı Yavuz Donat, 11 Temmuz 2003'te "Erdoğan'ın Özel Timi" başlığıyla, Emniyet, MİT, Maliye ve diğer birimlerden kişilerin oluşturulan özel bir ekibin kurulduğunu haber vermişti. Erdoğan'ın TSK içinde de özel bir örgüt oluşturma çalışması Ergenekon davasındaki ek klasörlerde yer alıyor.
İşte Erdoğan-Fethullah koalisyonu tam da bu aşamada devreye sokuldu. Geçmişten bu yana ABD'nin yönlendirmesiyle adım adım yürütülen Fethullahçı kadroların Emniyet ve MİT içinde kilit noktalara getirilmesi süreci tamamlandı.
Daha sonra bu yapılanmayla Erdoğan'ın özel örgütü birleşti.
Ortak karargahın operasyonları
Yeniden düzenlenen Gladyo karargahı, daha sonraki tertipler için operasyonlara girişti. 2004'te Trabzon McDonalds bombalaması, 2005'te PKK ile F Tipi Gladyo'nun ortaklaşa giriştikleri Şemdinli tertibi, 2006'daki Danıştay saldırısı, 2007'de Hırant Dink cinayeti ve Zirve Yayınevi katliamı, daha sonraki tertipler için bu ekibin düzenlettiği eylemlerdi. "Operasyon", çok geniş kapsamlıydı ve hedefte Cumhuriyet Devrimi'nden son kalanların da tasfiyesi için Türk Ordusu ve milli güçler vardı. Bunun için ABD derin devleti yönetiminde, sözkonusu hedeflere karşı Türkiye'de zaman zaman farklı konumlarda yer alan tarikatların liderliğinde, liberallerden, bölücülere kadar uzanan geniş bir cephe oluşturuldu. 5 Kasım 2007'de Tayyip Erdoğan-George Bush görüşmesinden sonra CIA-Pentagon'dan 35 kişilik heyet, "operasyon"a doğrudan kumanda etmek üzere ABD'den geldi ve düğmeye basıldı.
Gül bu saflaşmada nerede?
Tayyip Erdoğan, bu saflaşmada giderek yalnızlaşıyor. Önce eskiden beri alttan alta rekabet içine olduğu Abdullah Gül, ardından Bülent Arınç, Erdoğan'ı terketti. Tayyip Erdoğan'ın parti ve devletteki iktidar gücünü paylaşımı sırasında zaman zaman ters düştüğü ve bu tür durumlarda "otursun oturduğu yerde, kaderi benim elimde" diye çıkıştığı Abdullah Gül, buna karşılık, "iktidar gücü için dış desteği kendisinin sağladığı" iddiasıyla Erdoğan'ı tehdit ediyordu.
Son dönemde Gül ve Gülen'in adı, Erdoğan'ı "terbiye" için ABD merkezli senaryolarda birlikte geçiyor.
Şimdi nerdeyiz?
Tayyip Erdoğan ile Fethullah tarikatı arasında dersane tartışmasıyla ayyuka çıkan gerilim, geçmiş dönemdeki ortak hedefe karşı ittifakın bozulduğunu gösteriyor. İttifakın bozulması ise, önemli sonuçları beraberinde getiriyor.
Fethullah Gülen'in 15 Kasım'da Tayyip Erdoğan'ı "Firavun" diye suçladığı konuşmasındaki en dikkat çekici bölümlerden birisi, Ergenekon ve Balyoz tutuklularını kastederek, "Elimde olsa hepsini serbest bırakırdım" sözleriydi.
Gülen, aynı konuşmada " 'Topuklarını birbirlerine vurdu. Karşımızda dimdik durdu bu adamlar. Bunlara bunu dedirttik' diyorlar bir taraftan kapalı kapılar ardından diyorlar, fakat bir taraftan da camia onu sanki bir kısım elemanlarına yaptırtıyormuş gibi onlara fısıldıyor. Bir taşla iki kuşu vurma gibi bir nifak hareketi içinde bulunuyorlar" sözleriyle "Bu operasyonları bizim üstümüze yıkıyorlar" demeye getiriyordu.
Şimdi tertipçilerin suçlarının tartışıldığı döneme girmiş bulunuyoruz. Tayyip Erdoğan'ın, Emniyet'teki Fethullahçıları temizleme girişimi sırasında gazetelere sızdırılan "Cemaat istihbarat arşivini kopyaladı" haberleri de, Şamil Tayyar'ın "Emniyet, Cemaat'e bağlandı" itirafı da bunun açık göstergeleri.

,

0 comments

Write Down Your Responses

About Me

Powered by Blogger.