AKP'nin darbeci karakteri ortaya çıktı
Bavulcu yine yaptı
yapacağını.
Ancak, bu kez bavuldan
AKP’nin mağduriyeti değil, darbeci karakteri çıktı.
Bavulcu 25 Ağustos 2004
tarihli MGK’da Gülen’i bitirme kararı alındığını belgeledi.
Bu belge en az birinci
bavuldaki “belgeler” kadar kıyamet koparmak zorundadır.
***
AKP’yi savunanlar
diyorlar ki:
1)Bu karar askeri
vesayetin hüküm sürdüğü bir dönemde zorla alınmıştır.
2)Hiçbir zaman
uygulanmamıştır.
3)Belgenin şimdi ortaya
çıkması açık bir kasit taşımaktadır.
Kabul! Ancak!
Bu belge, ileriki
yıllarda Ergenekon ve Balyoz Davaları’nda dönemin komutanları yargılanırken,
daha açık yazalım “askeri vesayet” dönemi al aşağı edildikten,Hükümeti korkutan
“öcüler” bertaraf edildikten sonra neden Hükümet tarafından şikayet konusu
edilmemiştir?
“Mağdurum da mağdurum!”
diye yere göğe haykıran Hükümet bu belge ile ilgili olarak Silivri
Mahkemelerine “bizim kolumuzu bir de böyle büktüler” diyerek neden dilekçe
vermemiştir?
***
Vermemiş, daha doğrusu
verememiştir zira bu belge Hükümet’in kocaman bir demokrasi ayıbıdır!
Belge “diklenmeyiz ama
dik dururuz!”, diyenlerin “cakasını çizen” belgedir. Belge Kasımpaşa’lının
delikanlılık tafrasına falçatayı fena takmıştır! Belli ki RTE 2004’de dik
duramamıştır.
Belge, uygulanmasa bile,
AKP’nin kendisine “höt!” dendiğinde “iktidar ortağını” (Cemaat) nasıl
sattığının belgesidir!
Onun içindir ki Hükümet
bu belgenin 2004 yılından beri ortaya çıkmamasını dilemekteymiş!
Ancak, yağmamıştır
yağmur, esmemiştir rüzgar!
***
Bu belge daha çok su
kaldırcak.
Yalçın Akdoğan’ın belgeyi
“uygulanmadığı” için “yok hükmünde” sayması sahte çeke imza atmaktan yargılanan
sahtekarın yargıça “nasıl olsa çek bozdurulmadan yakalandım, imzamı yok hükmünde
sayın” demesi ile aynı mantık seviyesindedir.
Belge ortada, imzalar
ortada! “Yok hükmünde” olan Akdoğan’ın çapı ile mütenasip açıklamasıdır.
***
Şimdi belgenin zihinlerde
doğurduğu ilk sorulara göz atalım:
1)MGK kararları
kanunlarla korunan gizli kararlardır. Bu kararlar Bavulcu’ya nasıl ve kimler
tarafından ulaştırılmıştır? Gizli kararları yayınlamak suç değil midir?
2)Ergenekon ve Balyoz’da
insanlar sahte belgelere dayandıralarak “teşebbüs ettikleri” değil, “niyet
ettikleri” zihni faaliyetleri nedeni ile hüküm giymişlerdir. Gülen’i bitirme
kararı da “teşebbüs” seviyesine çıkmamış olsa bile Balyoz’da olduğu gibi bir
“niyet etme” kararıdır. Üstelik, altında gerçek imzalar var! Silivri davaları
neticesinde hüküm giyenler hapislerde sürünürken, 2004 yılı MGK kararlarını
imzalayanlar ellerini kollarını sallayarak nasıl dışarıda dolaşacaklar?
***
3)Bu karara imza atan
komutanlardan İbrahim Fırtına, Özden Örnek, Şener Eruygur “AKP’yi ve Cemaat’i
bitirme planı” doğrultusunda ağır hükümler yemişken “Gülen’i bitirme kararı”
altında açık imzaları olan diğer komutanlar, Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman, nasıl
tüm darbe iddialarının dışında kalabiliyorlar?
4)Secaat arz ederken merd-i
kıpti sirkatin söylermiş! Şamil Tayyar buyurdular. “Emniyeti Cemaate
bağladık!”. Bu söz açık ve seçik suç itirafıdır. Tayyar Başbakan’ın Cemaat’i
kasten söylediği “ne istedilerse verdik” sözüne açıklık getiriyor. Tayyar
AKP’lilerin ülkeyi babalarının çiftliği gibi yönettiklerini ikrar etmiştir.
***
5)Utanç belgesinin
altında bugünün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan,
TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in,açıkçası devletin en tepesindeki 3 insanın imzaları
var! Sadece bu üç imza bile utancımıza utanç katmıyor mu? Vah ülkenin haline!
6)Cemil
Çiçek bu belge ile ilgili olarak “MGK kararları tavsiye niteliğindedir.Bunların
hayata geçirilmesi ve uygulaması hükümetin sorumluğundadır” diyor. 28 Şubat
kararları da MGK kararları olduğuna göre “tavsiye niteliğinde” kararlarıdır.
Neden o “tavsiye”
yargılanıyor da bu “tavsiye” masum bulunuyor?
Madem uygulaması
hükümetin sorumluğunda neden 28 Şubat döneminin siyasileri yargılanmıyor?
***
7)Hükümet, 2004’de
“Gülen’le mücadele” kararına imza atıp, bugüne, daha doğrusu yakalanana dek
kamuya imzalar hakkında aksi yönde hiçbir açıklama yapmadığına göre o yıllarda
“irtica ile mücadele eylem planı” yürürlükte idi. 2004’leri irdeleyn “Balyoz
davası” da aynı eylem planına dayanıyordu. Bir “irtica ile mücadele eylem planı”
suçlu bulunurken hangi gerekçe ile diğer “irtica ile mücadele eylem planı”nın
masum olduğuna inanmamız isteniyor?
8)Av. İrem Çiçek’in
açıklamasına göre Başbakan “benim dönemimde irticaya yönelik bir MGK kararına
imza atılmamıştır” demiş. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! Yoksa Başbakan
halkına yalan mı söyledi? Halkına yalan söyleyen Başkanlar/Başbakanlardan
Batı’da hesap soruyorlar. (Bkz: Clinton’ın Lewinski ile kurduğu ilişki hakkında
yalan beyanı) RTE’nin hem bu MGK belgesindeki imzası, hem de (eğer söylemişse)
yalan beyanı nedeni ile iki kez mi yargılanması gerekiyor?
***
Bir bavul ülkenin
bağırsaklarını boşaltıyor!
Ancak, herşey aklıma
gelirdi de RTE’nin “üfürük demokrat” komutan Hilmi Özkök ve Aytaç Yalman ile
birleşip Cemaat’i satacağı aklıma hiç gelmezdi!
Dr. Cüneyt Ülsever/Yurt
0 comments
Write Down Your Responses