Cemaat bu yazıya çok kızacak!
Sabah Gazetesi yazarı Mehmet Barlas, bugünkü köşesinde Gülen Cemaatini
eleştirdi.
Barlas'ın bugünkü yazısı şöyle:
Bu ilan neden “Today’s Zaman”da da yayınlanmadı?
Siz sayın okurlarımın da anlamakta zorlandığınız durumlar yok mu? Mesela
ben kendi mesleğimi doğrudan ilgilendiren çok güncel bir durumu anlamakta
zorlandım.
Şöyle ki…
TİMES’TAKİ BİLDİRİ NEDEN TODAY’S ZAMAN’DA YAYINLANMADI
- Türkiye’deki AK Parti iktidarının mitinglerini Hitler’in Nazi
Partisi’nin gösterilerine benzeten ve ünlü sanatçıların imzaladığı bildiri,
neden sadece “The Times”da yayınlandı? İngilizce yayın yapan ve üstelik
Türklerin daha fazla okudukları Cemaat’in (veya Hizmet’in) yayın organı
“Today’s Zaman”da da neden yayınlanmadı bu bildiri?
Çünkü bu bildiride yer alan iddialar Today’s Zaman köşelerinde hemen her
gün seslendirilmekte. Bu arada gazetemiz Sabah da hemen her gün hedefte…
Türk medyasındaki tabloyu genel açıdan bilen ama ayrıntıları ve mülkiyet
yapılarını bilmeyenler, ilk bakışta “Today’s Zaman”ın da Gezi eylemlerinin
sözcüsü ve pompalayıcısı konumundaki Doğan Medyası’na ait bir yayın organı
olduğunu düşünebilir.
GAZETEDEKİ KÖŞE YAZILARININ BAŞLIKLARI
Erdoğan’ı desteklemek ayıp mı?
Dünkü köşe yazılarının başlıklarını özetle vereyim isterseniz.
- Erdoğan neden Türkiye’yi kutuplaştırıyor?
- Muhalefetin kriminalleştirilmesi.
- Erdoğan’ın gazetecileri.
Bu arada bir köşe yazısında beni de ele alan bir yazar da “Mehmet Barlas
köşesini Erdoğan’ın eylemlerini haklı göstermeye adadı. Erdoğan mükemmel lider,
baba, eş, evlat olarak sunuluyor” çizgisinde bir şeyler yazmış.
Evet… Anlamakta zorlandığım durumlardan bir de “Cemaat”in yayın
organlarının Gezi Parkı eylemleri sürecinde tencere ve tava gürültüsüne
kendilerini neden böyle fazlaca kaptırdıklarıdır?
MESUT YILMAZ’A SERGİLENEN HOŞGÖRÜ NEDEN ERDOĞAN’A GÖSTERİLMİYOR
Basın özgürlüğü mü?
“Cemaat böyledir, Cemaat organlarında yazanlar iktidar yanında yer
almaz” demeyin sakın.
Ben 28 Şubat post-modern darbesinde çok kısa süre Zaman’da yazmak imkânına
kavuştum. Ama dönemin sorumlularından biri olan Mesut Yılmaz’ı eleştiren
cümlelerim yazılarımdan çıkarılmak istendiği için ayrıldım Zaman’dan.
28 Şubat’ta atanmış Mesut Yılmaz’a sergilenen muhabbet ve hoşgörünün
şimdiki seçilmiş Başbakan Erdoğan’dan niçin esirgendiğini anlamakta tabii ki
zorlanıyorum.
Acaba bir algılama hatası mı var hepimizde?
Hatırlarsınız… Bir dönemde “Avrupa Birliği’ne giden yol Diyarbakır’dan
geçer” denilmişti.
Acaba şimdi de bazıları “Alternatif iktidara giden yol Pensylvannia’dan
geçer” diye mi düşünüyor. AK Parti’ye öfkeli veya bu iktidara alternatif arayan
kim varsa, mutlaka Fethullah Gülen’i ziyaret ediyor.
LAİKÇİ ENDİŞELER
İşin garibi dini bir cemaatin lideri ile dertleşen bu ziyaretçilerden
bazıları AK Parti iktidarının özel yaşam alanlarını kısıtlayacağını düşünen
laikçi endişeliler.
İşte bu Cemaat’in yayın organlarında yer alan bazı yorumlara bakarsanız,
Başbakan Erdoğan’ı desteklemek ve sokak eylemlerine karşı çıkmak, hem düşünce
özgürlüğüne, hem de basın özgürlüğüne karşı olmakla eş anlamlıdır.
Sayın Gülen’in ülkeye ve insanlara sunduğu hizmetlerini yok saymak
sadece insafsızlıktır.
Ama onun ülkesine neden dönmediğini ve Cemaat’in bazı sözcülerinin neden
bir siyasi karşı kampın üyeleri izlenimi verdiklerini anlamak da mümkün
değildir.
Neticede Cemaat bir cemaattir ve AK Parti bir siyasi partidir. Aydın
Doğan’la Fethullah Gülen’i aynı eğilimdeki medya sermayesinin sahipleri olarak
görmeye eğilimli olanlar, sadece Gülen’e haksızlık ederler, onun imajını
bozarlar.
0 comments
Write Down Your Responses