Gel bakalım Tayyip, özür dile





Sevgili okuyucularım, Türkiye bundan yaklaşık iki ay kadar önce çok ilginç bir yalana tanık olmuştu.
Gezi direnişi olanca hızıyla devam ediyordu. Ortalık iyice karışmıştı.
Tayyip haziran ayı başlarında partisinin grup toplantısında nutuk atarken tuhaf bir konuya değinmiş ve şöyle demişti:
“Bu olaylarda benim çok önemli bir yakınımın gelinini İstanbul’da Başbakanlık Ofisi’nin yakınında, yanında altı aylık çocuğu ile yerlerde süründürdüler, taciz ettiler.”
İsmini vermediği “Çok önemli” yakınının kim olduğu daha sonra ortaya çıktı. İstanbul’da AKP’li Bahçelievler Belediye Başkanı’nın gelini!..
Ve bizim meşhur “Çapulcular (!)” tarafından saldırıya uğradığı iddia edilen gelin hanımla birlikte onun altı aylık bebeği…
Olay Tayyip’in sözlerinden sonra iki gazetede yer aldı.
Hürriyet birinci sayfadan, Star manşetten vermişti. İsimler açıklanmıyor, baş harfleri kullanılıyordu.
Önce 13 Haziran tarihli Hürriyet’in haberine özetle bakalım.
25 yaşındaki gelin bu dayak olayından hemen sonra savcılığa başvurup darp raporu almış, soruşturma başlatılmış. Olay Kabataş Vapur İskelesi’nde 1 Haziran günü gerçekleşiyor.
Örtülü gelin hanım iskelenin karşısında yanında altı aylık çocuğu ile birlikte eşini beklerken eylemcileri görüyor.
Eylemci kadınlar (!) Tayyip’e ağır sözlerle küfrederken bir yandan da genç kadına saldırmaya başlıyor.
Örtüsünü başından çekiyorlar, dövmeye başlıyorlar. Sonra grubun içindeki erkekler de
kadını dövmeye başlıyor.
Bebek arabasını parçalayıp ‘Devrim yapıyoruz’ diye bağırıyorlar.
Yakınlarının anlattığına göre hanımefendi şehir dışındaymış. Vücudu mosmor olmuş, bebeği de sütten kesilmiş.
Bu çiftin nikah şahitliğini Tayyip yapmış.
Hürriyet’in haberi özetle böyleydi. Maşallah, gelin hanım dayanıklı imiş, onca badireden kurtulmuş!
* * *
Şimdi yandaş Star’ın aynı gün, yine 13 Haziran’da yayınlanan ayrıntılı haberine bakalım. Bu gazete dayak yediği iddia edilen kadınla fotoğraflı bir söyleşi yapmıştı.
Ama gelin görün ki dayak yiyen (!) gelin hanımın fotoğrafı enseden çekilmişti. Her nedense yüzü görünmüyor, ismi verilmiyordu.
Gelin hanım bu kez muhabire yaşadıklarını anlatıyordu. “Kadınlar küfrediyor, erkekler vuruyordu” başlıklı haber özetle şöyleydi:
“Kabataş’ta eşimi bekliyordum. Bir anda ‘Tayyip’in…’, ‘Burada gelin onu…’ diye sesler duydum.
Kadınların öfke dolu bakışlarını görünce benden bahsettiklerini anladım…”
Yalanların sonrasına dikkat edin lütfen! Aynen gangster filmleri gibi:
“Bir anda üzerleri çıplak, elleri deri eldivenli, başlarında tuhaf bantlı 70-100 kadar adamın
arasında kaldım. Bebek arabam elimden gitti.
Bir kadın ‘Memleketin başına ne geldiyse bunların örtüsü yüzünden geldi, vurun şuna’
deyince tekme tokat vurmaya başladılar.
Devrim yaptıklarını, ihtilal yaptıklarını, Erdoğan’ı asacaklarını, Erdoğan’ı da hepimizi de tek tek ……(nokta nokta yapacaklarını söylüyorlardı!)
Bir yandan ‘Bu ülkenin gerçek sahibi biziz, anladınız mı lan’ diye bağırıyor, bir yandan da tekmeliyorlardı.
Küfrettiler, vurdular, vurdular. Kendimi kaybetmişim.
Kendime geldiğimde üzerim idrar kokuyordu…”
Herhalde üzerine işemişlerdi!
* * *
14 Haziran tarihli yazımda aynen şöyle yazmıştım:
“Şimdi ben size soruyorum. Bu olayı “İnandırıcı” buldunuz mu?
Nerede olayın MOBESE kayıtları?
Bütün kentleri izleyen, uçan kuşu bile gözleyen, atılan her adımı kayıtlara geçiren kameralar hem de Kabataş gibi merkezi bir yerde çalışmıyor mu? Eğer çalışıyorsa nerede bu anlatılanların kayıtları?
Bir genç kadının üzerine hem kadınlar ve hem de onlarla birlikte belden yukarısı çıplak, elleri eldivenli, başları bantlı 70-100 kişi saldırıyor.
Üstelik saldırıya uğrayan kadının yanında bir de altı aylık bebek!..
Böylesine vahşi bir saldırıdan anne nasıl kurtulmuş, bebek nasıl kurtulmuş? Bu bir
mucizedir, filmlerde bile olmaz!
MOBESE kayıtları nerede? Savcılık başvurusu, polis ve Adli Tıp raporları nerede?
Gazetelere anlatmayı biliyorlar da bunları niçin gizliyorlar?
Olay 1 Haziran günü olmuş. O kadar süre niçin ses vermeyip suskun kalmışlar?
Son olaylarda bir kişi bile bir tek başörtülüye saldırmadı, böyle bir çirkinlik yaratmadı. Bula bula hiç tanımadıkları, hem de yanında altı aylık bebeği olan örtülü bir kadıncağızı mı
bulmuşlar?
Tüm olaylar boyunca Taksim Gezi Parkı’na yüzlerce başörtülü geldi ve direnişçilere destek verdi. Hangisi saldırıya uğradı?
Onu da bırakalım bir yana, olaylar sırasında Türkiye’nin neresinde örtülü veya örtüsüz bir kadına saldırıldı? Bir tek örnek var mı?
Dahası, annesi öyle dayak yerken altı aylık bebek nasıl kurtuldu?
O bebeğin bilinci var mı ki, sütten kesilmiş?
Hanımefendi kendisini niçin gizliyor?
Tayyip bu olaya Meclis kürsüsünde değinirken niçin ‘Başbakanlık Ofisimin yakınında’ dedi? Kabataş neresi, Dolmabahçe neresi!
Bu soruların tamamına adam gibi yanıt verilmelidir.”
* * *
Yazım şöyle devam ediyordu:
“Hiç kimse kusura bakmasın, ben bu gelin hanımın anlattıklarını belgeler ve tanıklar tarafından doğrulanmadığı sürece- bir çeşit “Kışkırtma” olarak görüyorum.
Yaptığı ayıptır. Madem böyle bir olay olduğu iddia ediliyor, derhal kanıtlanması gerekir.
İşte polis, işte savcılar, işte hastaneler, işte uçan kuşu gören MOBESE kayıtları…
Bu tür yayınlar hele “Biz Müslümanız” diyenlere hiç yakışmaz.
Madem böyle bir olay yaşanmıştır, daha ilk gün mertçe çıkarsın ortaya, olanları açıklarsın, belgelersin.
Fotoğraf çektireceksen sırtını değil, yüzünü çektirirsin.
Arkanda koskoca iktidar ve Tayyip var. Neden korkacaksın!”
Evet, 14 Haziran günü bunları yazmıştım.
* * *
Sevgili okuyucularım, ben bunları yazalı bir buçuk ay kadar bir zaman geçti. Konuya daha sonra birkaç kez daha değindim, hiçbir yerden yanıt gelmedi, Tayyip özür dilemedi.
Son olarak İstanbul Valisi bir süre önce herkesin içinde konuştu:
“Benim (bu olayla ilgili) böyle kamera kayıtlarından haberim olmadı ve görmedim.”
İstanbul’un göbeğinde Tayyip’in yakını olan AKP’li Bahçelievler Belediye Başkanı’nın gelini Zehra böyle dayak yiyecek, maskeli, belden yukarısı çıplak, deri eldivenli, başları bantlı 100 kişi altı aylık bebeği ile birlikte (!) onu dövüp sonra üzerine işeyecek ve aradan haftalar geçmiş olduğu halde İstanbul Valisi bu olayı bilmeyecek!
Vali’nin bu sözleri her şeyi açığa çıkardı, Tayyip dahil yalancıların mumunu söndürdü.
* * *
Ama esas önemli gelişme dün yaşandı. CHP Milletvekili Umut Oran bu olayı İçişleri Bakanlığı’na sormuştu. Bakanlığın dün verdiği yazılı yanıt özetle şöyle:
“Söz konusu olayla ilgili olarak polise başvuru olmamıştır. Bu konuda tarafımızdan yürütülen herhangi bir soruşturma yoktur.”
* * *
Tayyip’in Meclis kürsüsünden yalan söylediği böylece bir kez daha belgelenmiş oldu.
Şimdi sıra bu şahsın Türk Milleti’nden özür dilemesine geldi:
“Ben Meclis kürsüsünde ve daha sonra çeşitli zamanlarda bu hayali olayı sömürdüm, yalan söyleyerek ve din duygularını kullanarak toplumu kışkırtmaya kalkıştım. Ancak şimdi anladım ki birileri beni her zaman olduğu gibi dolduruşa getirmiş ve millete yalan söylememe neden olmuştur. Gecikmiş bile olsam, bir başbakana yakışmayan bu davranışım nedeniyle herkesten özür diliyorum.”
Bu şahıs özür diler mi?
Türkiye’ye göklerden kurtarıcı olarak indirilen bir “İlah (!)” asla özür dilemez. Meclis kürsüsüne çıkıp söylediği bu yalan da üzerine işte böyle yapışıp kalır.
Ülkemizi ciddiyetsiz bir biçimde bilmeden, anlamadan, yalanlarla yönetiyor.

,

0 comments

Write Down Your Responses

About Me

Powered by Blogger.