Erdoğan'ın cami avlusundan çıkma stratejisi



Tayyip Erdoğan'ın Refah Partisi (RP) İstanbul İl Başkanı olduğu dönemde kendisiyle partisinin Bayrampaşa İlçe Örgütü binasında (1990 yılında) uzun bir görüşme yapmıştım. O zaman Güneş Gazetesi'ndeydim. Gazetenin basındaki büyüklüğüne göre genç bir yazı işleri müdürüydüm ve fiilen genel yayın yönetmenliği yapıyordum. (Gazete bugünkü değil, eski Güneş'ti.) Nahit Abi (Duru) o günleri iyi bilecektir. Halef-selef olmuştuk çünkü. Neyse... RP'ye Erbakan'ın bir programı nedeniyle gitmiştim. Niyetim rutin haberi yazmaktan çok, adı duyulmaya başlayan Tayyip Erdoğan'la konuşmak ve RP'deki yenilenme, dışa açılma, daha geniş çevreleri kucaklama siyasetinin nedenlerini ve sonuçlarını araştırmak, gözlemlemekti. Özel bir randevum yoktu. Erdoğan'la baş başa uzun bir sohbet yaptık. Bana “Milli Selamet Partisi (MSP) neden tek başına iktidar olamadı, biliyor musun” dedi. Ben de “neden” diye soruyu kendisine yönlendirdim. “Çünkü” dedi, “MSP cami avlusuna sıkışıp kalmış bir partiydi. Biz RP'yi cami avlusundan çıkaracağız.”


MSP, Milli Görüş hareketinin 12 Eylül 1980 darbesinden önceki partisiydi. Lideri N. Erbakan'dı. Görüşmeyi yaptığım günlerde, başı açık bazı akademisyenler, hatta iç çamaşırı defilelerine çıkan kimi mankenler RP'ye üye oluyordu. Bunlardan bazıları sonradan kapansa da önemli bölümü biraz toparlayarak RP'nin vitrinde eski halleriyle (görüntüleriyle) yer alıyorlardı. Bir proje yürütüyorlardı. Ben Erdoğan'a, “Peki cami avlusundan çıktığınızda, ideolojik olarak da İslamcılığı o avluda bırakacağınız anlamına geliyor mu? Yoksa cami avlusuna ideolojik sadakatınızı koruyacak mısınız?” diye sordum. Yanıt çarpıcıydı. Erdoğan “Görüşlerimizde, ideolojimizde, inançlarımızda hiçbir değişiklik olmayacak. Bu bir iktidar stratejisi ve bu stratejiye bağlı taktik operasyonlar. Sadece biçimsel olarak esneyecek ve bazı görüşlerimizi, bir süre askıya alacağız. Sabırlı olup, güçlenmeyi ve en uygun zamanı bekleyeceğiz” dedi. Daha da önemlisi, yeni bir sorum üzerine, “Yüzde 15 civarındaki kararlı bir seçmen desteğinin, çekirdek bir tabanın olmasının yeteceğini, bunun etrafına diğer seçmenlerin örülmesinin amaca ulaşmayı sağlayacağını” söyledi. Şaşırmıştım.
MUHAMMEDİ DEVRİM STRATEJİSİ
Ben “Asıl hedef ve programınızı toplumdan gizlemek doğru mu?” diye sorunca, “Bu, Muhammedi devrim” stratejisidir. Sol bunu uygulasaydı çoktan iktidar olmuş, düzeni değiştirmişti” diye yanıt verdi. Erdoğan o görüşmeden 4 yıl sonra İstanbul Belediye Başkanı oldu. Milli Görüş hareketi cami avlusundan tam olarak çıkamayınca, Erdoğan yanına arkadaşlarını alarak kendisi cami avlusundan çıkmış, AKP'yi kurmuş ve “Muhammedi devrim stratejisi” dediği ve esas olarak takiyeye (hile yapmaya) dayalı taktikleri uygulayarak tek başına iktidarı ele geçirmişti.
Ne demeli, daha da ötesine geçmiş, rejimi değiştirmişti. Söylediklerini yapmış ve başarılı olmuştu. Bu nedenle AKP beni hiç şaşırtmıyor. Ben bu görüşmeyi o günlerde arkadaşlarımla birlikte Güneş gazetesinden ayrıldığım için yazamadım. Bir süre sonra çıkardığımız dönemin Gündem gazetesinde, “RP'nin Cami avlusundan çıkma stratejisi” başlığıyla bir haber-analiz yazısı olarak kaleme aldım. Yazı yayınlanınca RP Genel Başkan Yardımcısı ve Milli Görüş hareketinin ideologlarından Bahri Zengin aradı. Yazım arşivlerde duruyor, ulaşılabilir. RP'nin pilot kabinindeki isimlerden biri olan Bahri Zengin, kibar bir insandı. Beni kahve içmeye davet etti. Gittim. Bana, “Bunları gerçekten Tayyip bey mi söyledi?” diye sordu. Ben “Evet, neden bu kadar şaşırdınız?” dedim. Bahri Zengin, ”Tayyip bey radikaldir, Allah Allah” diye bir kez daha şaşırdı. Radikal Tayyip beyin hesabını merak ediyordu.
Şimdi bütün Türkiye cami avlusuna dönüşüyor. “Muhammedi devrim stratejisi” yürüyor. Tayyip bey “Size bir ara bu stratejiyi daha ayrıntılı anlatayım isterseniz” de demişti. Ben bu “Muhammedi devrim stratejisini” yeterince anladığımı düşünüyordum. Ancak bazen, keşke solcu arkadaşlarımı da yanıma alıp gidip dinleseydik diye düşündüğüm de olmuyor değil. İşe yarar mıydı? Ne dersiniz! :-)
Bu görüşme önemlidir. Tayyip Erdoğan'ın davranış kodlarını, siyaset yapma tarzını ve AKP'nin iktidar stratejisini ortaya koyuyor. Bunu 1991'de yazdığım zaman, RP seçim barajını güçlükle aşan ama yükselişte olan bir parti (Meclis'te 4'üncü partiydi) Erdoğan da bu partinin İstanbul İl Başkanı'ydı. Yazı ilgi çekse de, üzerinde fazla durulmamıştı. Erdoğan söylediklerini yaptı. Bu nedenle tarihe bir kez daha not düşmek ve bir siyaset yapma tarzını ortaya çıkarmak için yeniden yazmak istedim. Unutulmasın diye!
MUĞLA'DA GAZETECİLİK
Yazılarımda bazı dostlarıma , dayanışma gösteren kurum temsilcilerine teşekkür ediyorum. Ama ziyaretime gelenlerin ancak çok küçük bir bölümünün adlarını yazabildim. Genel bir teşekkürle yetindim. Ama yürekten bir sevgidir benim için bu. Herkes kayıtlara geçti. Çünkü ziyaretime gelen yakınlarım ve dayanışma için gelen dostlarımızla Yurt Gazetesi'nin Muğla Temsilcisi, deneyimli gazeteci Halil Eğriboyun benimle görüşerek çok güzel haberler yaptı, röportajlar yayınladı. Benim dostlarım ve kamuoyuyla iletişimimde büyük katkısı olan Halil Eğriboyun'a bu vesileyle çok teşekkür ederim. Haber yapmakla kalmadı, ziyaretçilerimle de ilgilendi sağ olsun. Bu nedenle uzun listeler yapmadım. Herkes Yurt'un sayfalarında haber, röportaj ve fotoğraf olarak kayıtlıdır.

,

0 comments

Write Down Your Responses

About Me

Powered by Blogger.