Diktatör
İki gün önce, 10 Kasım’da,
Atatürk’e olan özlem tıpkı 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’ndaki gibi yoğundu.
Ama onu özlemek bir yana,
‘Olmasaydı da olurduk’ başlığıyla, gazetelere tam sayfa ‘kara zeminli ilanlar’
verenler de oldu.
Bence onlara teşekkür etmeli.
Çünkü, Atatürk’e ve kazandırdığı değerlere daha sıkı sarılmamıza neden
oluyorlar.
***
Devletin televizyon kurumu TRT’de
böyle bir günde, onu, “ağzından çıkan her söz hüküm niteliğindeydi” diyerek
‘diktatör’ olarak gösterdiler.
Oysa günümüzde özel hayata ve
özgürlüklere, ‘nefes aldırmayacak’ kadar yoğun baskılar yapılıyor.
Artık Erdoğan’a açıkça ‘diktatör’
deniyor, Erdoğan ise yanıt veriyor:
“Seçimle gelen, hiç diktatör olur
mu?”
“Madem diktatörüm, buyursunlar
sandıkta indirsinler. Hodri meydan diyorum. 30 Mart’ta sandıkta kozlarını
paylaşsınlar.”
***
En son olarak, Başbakan
Erdoğan’ın ‘kızlı-erkekli öğrenci evlerine2 karşı açıklamaları, kendi
partisinde bile büyük tepkilere neden oldu. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç
bile, Başbakana ‘isyan’ etti ve rest çekti. (Hoş, biz böyle kaç tepki ve
sonrasında kaç tövbeye tanık olduk ya!)
Bu satırları yazdığım ana kadar,
Erdoğan Arınç’ı henüz fırçalamamıştı.
***
Başbakanın kendi bakanları, yerli
ve yabancı gazeteciler dâhil, önüne gelen herkesi fırçalamasının bir nedeni
varmış meğerse!..
Bakınız, hükümet destekçisi Star
Gazetesi’nde bu nasıl açıklanmış? Alıntı yaptığım yazı, Gezi Olayları sırasında
kaleme alınmış (İsmail Küçükkılınç, Hukukçu, Star Gazetesi, 16 Haziran 2013,
Pazar, Açık Görüş eki, s.5).
“MESELE ERDOĞAN’IN İKİ BAKAN,
BİRKAÇ GAZETECİ FIRÇALAMASI DEĞİLDİR!”
“Tayyip Erdoğan’ın bugün bazı
kesimlerce diktatör olarak tavsif edilmesi, kesinlikle Erdoğan’ın iktidar etme
biçimine ve sert üslubuna yönelik değildir.”
Yani Erdoğan’a diktatör demenin
nedeni, onun diktatörce yönetimi (iktidarı) değildir, diyor.
Peki ya ne?
“Erdoğan, temsil ve isnat ettiği
güce paralel bir iktidar gücü sergilemektedir.
Birilerini ümitsizliğe sevk eden
temel amil de, ilk defa Erdoğan gibi birinin sergilediği iktidar gücünün, bu
gücün kaynağı tarafından namus meselesi addedilmesi ve sahip çıkılmasıdır.”
Yani, diyor ki, “Erdoğan gücünü
milletten alıyor. Millet ise, verdiği bu gücü namus meselesi olarak görüyor. Bu
da, birilerini ümitsizliğe sevk ediyor.”
E öyleyse, millet güç veriyor,
Erdoğan da güçlü oluyor ve bu namus ise, Erdoğan insanları niçin fırçalıyor?..
“Mesele Erdoğan’ın iki bakan, üç
bürokrat, birkaç gazeteci ya da işadamı fırçalaması değildir. Birilerinin
aslında kendi yaşamlarına müdahale edilmediğini çok iyi bilmelerine rağmen,
müdahale sözünü telaffuz etmelerinin sebebi kabul etmedikleri, yakın
durmadıkları bir anlam dünyasının her türlü gayretlerine rağmen görünür hale
gelmesidir.”
Özeti şu: “Aslında kimsenin
yaşamına müdahale edilmiyor. Aksini söyleyenler de bunu çok iyi biliyor ama
Erdoğan’ın ve ona oy verenlerin anlam dünyasına çok uzak oldukları için yalan
söylüyorlar.”
Devam edelim:
“DP döneminde güç unsuru bizatihi
milletti; şimdi ise millet sahip olduğu ‘değer’le birlikte anlam ifade ediyor.
Bu değer görünür hale geldiği ve
Erdoğan bu değerin en güçlü mümessili olduğu için diktatör ithamına maruz
kalıyor. Meselenin özü budur.”
Yani, “aslında Erdoğan’a diktatör
diyerek; ona değil, milletin değerler dünyasına saldırılıyor” demek istiyor.
Peki, diyelim ki doğru. Bu,
Başbakanın insanları sürekli azarlamasına, hakaret etmesine gerekçe olabilir
mi?
“Erdoğan’a sahip çıkmak demek,
aslında bir anlam dünyasına mensup olanların kendisine sahip çıkması demektir.
Bu anlam dünyası başkalarına
hayat hakkı tanır da mevzi kaybederse, asıl diktatörlük o zaman zuhur eder.”
İşte asıl can alıcı, dehşetengiz
ifade son cümlede.
Demek isteniyor ki, “Biz
başkalarına hayat hakkı tanırsak, mevzi kaybederiz ve karşımızdakiler diktatör
olurlar!..”
***
Nasıl, anlayabildik mi
“Erdoğan’ın iki bakan, üç bürokrat, birkaç gazeteci ya da işadamı
fırçalamasının nedenini?”
Benim anladığım şu:
“Erdoğan, diktatörlüğü önlemek
için insanları fırçalıyor!”
***
GÜNÜN SÖZÜ:
Bazı AKP’liler Atatürk için 75
yerine, 95. ölüm yıldönümü diyor. Bence bu gaf değil, bilinçli bir ifade.
Atatürk’ü Çanakkale’den sonra yok saydıkları için, 20 yıl daha erken öldürmüş
oluyorlar! – Hulki CEVİZOĞLU
0 comments
Write Down Your Responses