Türkiye hırsızlar rejimine mahkûm değil
Ulusal Kanal dahil, televizyonları
açıyorsunuz. Önce Tayyip Erdoğan çıkıyor, ana muhalefet partisine
“Hırsızlık dosyanızı açacağım” diyor.
Arkasından Kılıçdaroğlu geliyor sahneye, “Hırsız sensin” diyor.
Sayın Hırsız, Sayın Hain!
Her ikisi de çok nazik, birbirlerine “Sayın” diye hitap ediyorlar. Başbakan da sayın, ana muhalefet lideri de sayın!
Devlet Bahçeli’nin de hakkını yememek gerekir. Bu nazik diyaloglara katkısı benzersizdir.
Birbirlerine hem hırsız, hem sayın diyorlar. Kimi zaman da hem hain, hem sayın diye sesleniyorlar.
“Sayın Hırsız”
“Sayın Hain”
gibi bir kimlik ortaya çıkıyor.
Bataklıkta çözüm yok!
CHP’nin eski Grup Başkanvekillerinden Ali
Nejat Ölçen ağabeyimizin “çene yarışı” dediği bu atışmalarda, Türkiye
adına herhangi bir çözüme rastlanamıyor.
Türkiye çok derin bir krize saplanırken,
Türkiye’yi batağa sürükleyen rejimin liderleri, topluma kötü örnek
oluşturan laflar ve görüntülerle karamsar bir manzara veriyorlar.
Hırsızlar rejiminin liderlerinin
birbirlerine hırsız diye iltifatta bulunmak dışında bir çözümleri
yoktur. Çünkü çamura batan, rejimin kendisidir. Bu çamurun içinde
herhangi bir çözüm aramak, bugün en zavallı tavırdır.
Bataklıkta verimlilik olmaz
Evet, Türkiye’de yürürlükte olan rejim
bir hırsızlık rejimidir; kibarcası rant sistemidir. Burada rant,
girişimcinin kârı değil, kapitalizm açısından da yasadışı olan servet
transferleridir. Ortaçağ kalıntısı cemaat ve tarikat rantları da buna
dahildir.
O nedenle bu düzene Mafya-Tarikat rejimi adını veriyoruz. Emperyalizm aşamasının çürüme dönemidir.
Kâr sisteminin akılcılığı sermayenin
piyasada verimliliğe göre hareket ettiği iddiasına dayanıyordu.
Hırsızlar Rejiminde, kaynaklara yön veren etken, verimlilik değildir. Bu
nedenle sistem, kendi mantığını yitirmiştir ve çamura batmıştır.
Sanayici ve tüccar da bu rejimin karşısında olmak zorundadır.
İktidar yolu: Ricciardone’nin ayağına gitmek
Bu batak, Atlantik batağıdır. Rejimin ağası, küresel mafyadır. “Yeni Ortaçağ” deniyor, çok yerinde.
Sayın liderlerin ortak özelliği, Atlantik sistemine bağlılıktır.
Aralarındaki inanca göre, iktidarın kaynağı millet değil, Okyanus Ötesinden alınacak fermandır.
İktidar yolu, ABD büyükelçilerinin
ayağına gitmektir. Parmakla çağırılırlar, koşa koşa giderler. Hepsi bu
deneyimden geçmiştir ve geçmektedir.
Bu liderler, bu partiler, Türkiye’yi
Ricciardone’nin fermanlarına mahkûm etmişlerdir. PKK/BDP de onlarla
birlikte bu rejimin partisidir ve Güneydoğu belediyelerinin
çürümüşlüğünü kendileri itiraf ediyorlar.
Nöbetleşe Fethullahçılık
Aralarındaki hırsız kavgası, “rejimin bekası” söz konusu olunca derhal kader birliğine dönüşür.
Hepsi “Darbeciler temizlensin” diyerek,
Kemalist Devrimin yıkımına ortak oldular. Bu karanlık mafya rejimini
başka türlü kuramazlardı.
Hepsi nöbetleşe Fethullah Gülen’in koluna
girmişlerdir. Hırsızlar Rejiminin Tunç Kanunudur bu. Cemaat ve tarikat
şeyhleriyle iktidar ortaklığı, sistem partilerinin yasasıdır.
Hepsi, ABD’nin Kuzey Irak’ta İkinci İsrail’i kurmasına hizmet etmişlerdir.
Hepsi, Suriye’de Esat’a karşı ABD’nin yanındadırlar. Suriye’nin istiklal savaşına dil uzatma yarışındadırlar.
Hepsi Mısır’da İhvan’ı Müslimin’in destekçisi olmuş, Libya’da NATO harekâtına alkış tutmuşlardır.
Bataktan kurtarmak için elimizi uzattık
Arslanlı Yol, Hırsızlar Rejiminden
kurtuluş yoludur. Biz İşçi Partisi olarak, elimizi CHP ve MHP’ye
uzattık, onları Hırsızlar Rejiminin batağından çekip çıkarmak istedik.
CHP ve MHP’yi Arslanlı Yol’da Atatürk’te birleşmeye çağırdık. Bir Milli
Hükümet kurarak Kemalist Devrimi tamamlama görevini onlarla paylaşmak
istedik. Bu çağrımız doğruydu. Çünkü CHP ve MHP tabanı, hatta AKP’ye oy
verenlerin çoğu, bu ülkenin Atlantik’te boğulmasına direnecektir. Oy
verdikleri liderlerin bu rejime bağlılıklarını kendi tecrübeleriyle
görmeleri gerekiyor. Göreceksiniz yakın gelecekte bu kitle Arslanlı
Yol’da birleşecektir.
Bir hırsız gitsin öbür hırsız gelsin mi?
Yolsuzluğa karşı mücadele, rejimin
sınırları içindeki mücadeledir. Elbette yolsuzluğa karşı mücadele
edeceğiz. Ama bileceğiz ki, hırsızlık her sömürü sisteminde yasadışıdır.
Başka deyişle hırsızlıkla mücadele, rejimi temizlemektir, rejimden
kurtulmak değil.
Yolsuzluğa karşı mücadele, “sistemi temizleme” gibi bir hayalle toplumu kandırmanın sınırları içinde kalır.
ABD’ye dokunan siyaset
ABD güdümlü Gladyo, mafya ve cemaatçiliğe
karşı mücadele ise, devrimci olmak zorundadır. O zaman sistem içi
seçeneklerin kapanından çıkarız, devrimci çözümlere yöneliriz.
Bugün aramızdaki taktik konulu tartışma, aslında devrim tartışmasıdır.
Dikkat buyurunuz, yolsuzlukla mücadelenin
ucu, ABD’ye dokunmuyor. Hırsızlıkla mücadele, sistemi sorgulamıyor.
Hatta Atlantik patronları, bu kampanyanın arkasındadır. ABD için fark
etmez, bir hırsız gider diğer hırsız gelir. Gelen hırsız Ricciardone’nin
sofrasından pay almaktadır nasıl olsa.
Ama mafya-Gladyo ve cemaatçiliğe karşı
mücadele, ABD emperyalizmini hedef alıyor. ABD, hırsızları
değiştirebilir ama toplum içinde 70 yıldır ördüğü cemaat-tarikat ağından
vazgeçemez.
Abramowitz’in çocuğu ve Ricciardone’nin çocuğu
ABD’nin seçenekleri ile halkın seçenekleri bir değildir.
ABD’ye göre, Abramowitz’in çocuğu gider, Ricciardone’nin çocuğu gelir.
Halkın özgürleşmesi ve zenginleşmesi ise, Gladyo-Mafya-Tarikat rejiminin yıkılmasına bağlıdır.
O nedenle halkın iktidar mücadelesi, AKP’den kurtulmakla sınırlanamaz.
Halkın iktidar sloganı
Halkın iktidar sloganı şudur:
AKP’den kurtulmak ve Milli Hükümeti kurmak.
Tek başına “AKP’den kurtulmak” derseniz, Ricciardone’nin diğer seçeneğinin kuyruğunda bulursunuz kendinizi.
O nedenle Milli Hükümet amacı, halk için biricik devrimci çözümdür.
Arslanlı Yol’da Milli Hükümete ilerlemek
İşte bu koşullarda Levent Kırca, Ümit Zileli gibi adaylar, Arslanlı Yol’da Milli Hükümete ilerleme seçeneğinin temsilcileridir.
Onların yüzlerine bakın, hayatlarını
inceleyin, birikim ve yeteneklerine bakın, halka sadakat ve
cesaretlerini ölçün, alavere dalavere bilirler mi, bunlara bakın.
Yerel seçimi tek başına ele almak, bizi bataklıktan kurtarmaz.
Oylarımızı Milli Hükümet hedefine göre belirlemeliyiz.
Oylarımız, Arslanlı Yol’daki yürüyüşe güç vermelidir.
Yerel seçim, Cumhurbaşkanlığı ve Meclis seçimi için bir basamak oluşturmalıdır.
Bu seçimde İşçi Partisi’ne verecek oylar, CHP, MHP, AKP ve BDP tabanındaki halkı uyandıracak oylardır.
Bu seçim, Milli Hükümet için kuvvet biriktirme ve rüzgâr yaratma seçimidir.
0 comments
Write Down Your Responses